Sen yıldan yıla nasıl da kemikleştiğini, hareket-sizleştiğini, ruhunun ve bedeninin kuruduğunu görmüyor musun? Çocukken nasıl da sıçradığını, eğilip büküldüğünü, günde on kez düşsen de hiçbir şey olmamışçasına on kez ayağa kalktığını hatırlamıyor musun? Cildinin nasıl narin olduğunu, etinin nasıl yumuşak ve sağlam olduğunu, nasıl uysal ama yenilmez bir yaşama gücüne sahip olduğunu unuttun mu? Bir de şimdiki haline bak! Derin kırışmış, buruşmuş, suratın asık, çentik çentik , içsel acılarınla bitmiş tükenmiş, bedenin kaskatı, sızlıyor, her hareketin bir ıstırap, her adımın bir karar, yere düşüp de kuru bir testi gibi paramparça olacağım, diye duyduğun o sürekli korku. Bu korkuyu hissetmiyor musun?
An Elegy on the Death of a Mad Dog
Good people all, of every sort,
Give ear unto my song;
And if you find it wondrous short,
It cannot hold you long.
In Islington there was a man,
Of whom the world might say