Sulara fırlatılmış bir çakıl taşı gibiydim; dalgaların dövdüğü, oraya buraya attığı, kıyıda bir yere bırakılmak üzere yuvarlanıp duran bir çakıl taşı.
Sayfa 53 - MetisKitabı okuyor
Açlık. Açlık her yerdeydi. Yüksek yüksek binalardan fırlatılmış, sıra sıra asılmış olan sefil kıyafetlerden sarkıyordu; Açlık samanla, paçavrayla, tahta parçalan ve kâğıtla yamanmıştı bunlara; adamın testereyle kestiği her bir odun parçasında gösteriyordu kendini.
Reklam
Bulantı !
Midem de , ağır şeyler yemişim gibi boy atan sinsi bir bulantı var . Dünden beri neredeyse hiçbir şey yemedim . Bu anlamsız ve zamansız bulantının nedeni , kendimi denize fırlatılmış , yazgısı belirsiz bir şişe gibi hissediyor olmam belki de .
"..Geçmişin bir yerlerde olduğu gibi durduğunu,akmadığını ve bizi beklediğini sanmamıza gülüyorum. Askıda asılı kalmış örgü bir hırka,duvar sıvanmamış bir çatlak,bahçeye ayaktan çıkarılırken gelişi güzel fırlatılmış bir terlik,salon vitrinini süslemeye devam eden bir dantel,yere serili duran lekeli bir kilim,mutfak tezgahındaki bir tabak,içi yarı su dolu bir bardak sadece yanılsama. Geçmiş yok. Zamansız yaşamaya devam eden sadece eşyalar. Benim uzamış boyum,büyümüş ellerim,uzamış sakallarım,Cennet teyzenin çürümüş dişleri ,aşörtüsünün altından sızan beyazlamış saçları ve yüzündeki kırışıklıkları zamanın durmadığının kanıtları.."
Kıyıya atılmış denizanası ile denize fırlatılmış salyangoz karışımıydım.
Sayfa 141
Eğer insan, yaşamını, ekmeğini kazanarak geçirmekle yetinsey-di, hiçbir sorun olmayacaktı. İnsanda karıncaların güdüleri yoktur ama, karıncanınki gibi bir varoluş, gene de pekâlâ insanın kaldırabileceği bir durumdur. Ne var ki, insan, koşullan gereği, bir karınca olmakla yetinemez, bu biyolojik ya da maddesel yaşam sürdürme sorunundan başka, daha iyi yaşayabilme ya da daha faydacı olabilme sorunu diye nitelendirebileceğimiz insana özgü bir başka durum da vardır. Bu ne anlama gelir? İnsanoğlunda farkında olma özelliği ve düşgücü bulunduğundan, özgür olma gizilgücüne sahip bulunduğundan, Einstein'm bir keresinde dile getirdiği üzere, “fincandan fırlatılmış zar” olmama eğilimini içinde taşır. Yalnızca, yaşamı sürdürmek için neyin gerekli olduğunu bilmek istemekle kalmaz, insan yaşamının ne anlama geldiğini anlamak ister. Kendisinin bilincinde olan tek canlıdır o. Tarihin süreci içinde geliştirdiği ve yalnızca biyolojik varlığın sürdürülmesi sürecine hizmet etmekten daha çok şey yapan yeteneklerinden yararlanmak ister. Açlık ve cinsel yaşam, tümüyle bedensel bir görüngü olarak yaşam sürdürme alanına girer. (Freud'un ruhbilimsel dizgesinde, döneminin mekanik maddeciliğinden kaynaklanan ve onu, yaşamın sürdürülmesine hizmet eden güdülere dayanan bir ruhbilim ortaya atmaya götüren büyük bir yanlış vardır.) Ama insanda, yalnızca insana özgü olan ve yaşam sürdürme işlevini aşan tutkular vardır. Bunu hiç kimse Marx'tan daha açık şekilde dile getirmemiştir: “Tutku, insanın, amaçlarına ulaşma çabası gösterme yeteneğidir.”9 Bu sözlerde, tutku, bir ilişki ya da ilgili olma kavramı olarak ele alınmaktadır
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.