+258
Kadın bembeyaz bir ülkeydi; sevdikçe mavi, pembe, turuncu, lacivert… yedi renge bürünen. Adam bir yağmur gibi iplik ince yağdı mağlup, mahzun, uzak, ışıklı bir geçmişin koynuna. Donmuş bir su, boşluğa fırlatılmış taş, bir ateş ırmağı gibi durdu hasretin ve hayalin uçurumlarında.
Kırmızı Kedi Yayınevi
Soluk alıp veren bu dünyada bir yabancı gibi durdu, Başka bir dünyadan fırlatılmış günahkâr bir ruh, Karanlık hayallerin bir nesnesi, Onun rastlantıyla kaçtığı tehlikeleri Bilerek biçimlendiren bir nesne.
Reklam
Bu küçük çamur yığınının yüzeyine bir anlığına fırlatılmış sefil yaratıklar; sürünün bir yarısının diğer yarısının işkencecisi olması kararı mı verildi? Neyin iyi neyin kötü olduğunu ilan etmek size mi düştü?
Sulara fırlatılmış bir çakıl taşı gibiydim; dalgaların dövdüğü, oraya buraya attığı, kıyıda bir yere bırakılmak üzere yuvarlanıp duran bir çakıl taşı.
Sayfa 53 - MetisKitabı okuyor
Açlık. Açlık her yerdeydi. Yüksek yüksek binalardan fırlatılmış, sıra sıra asılmış olan sefil kıyafetlerden sarkıyordu; Açlık samanla, paçavrayla, tahta parçalan ve kâğıtla yamanmıştı bunlara; adamın testereyle kestiği her bir odun parçasında gösteriyordu kendini.
Bulantı !
Midem de , ağır şeyler yemişim gibi boy atan sinsi bir bulantı var . Dünden beri neredeyse hiçbir şey yemedim . Bu anlamsız ve zamansız bulantının nedeni , kendimi denize fırlatılmış , yazgısı belirsiz bir şişe gibi hissediyor olmam belki de .
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.