Toprağın bize bakarken
Anlıyorduk sevmediğini ölümü
Geçer diye bekliyorduk fırtına
Şimşekler nakış oldu ellerimizde
Oturduğumuzu bilmeden bir gülün üzerinde
Geceyi aldatmışız yıldızlara bakarken
Bütün yaptığımız saati kurcalamak
Oturmak kırık bir terazinin
Ağlayan kefesinde
Sen ve ben
Gülü ezmiş, yıldızları kanatmış
Geceyi yakmışız aşkın kirpiklerinde
Uyuyamadığım gecelerin sabahında
Gözaltlarımdan mor çocuklar doğardı
Mor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları
Fırtına ters çevrilen şemsiyelere benzerdi
Duaya açılan avuçlarım
Avuçlarıma kar yağardı
Kimi zaman tipi…
Kaç kere avuçlarımda mahsur kaldım.
Birkaç kış geçti Pollyanna
Ben hep mahzun kaldım.
Kocaman bir kardan adam yaptı içime bir çocuk şair
Tuhaf şarkılar mırıldanarak: Şiirime kenar süsü olsam ben
Bir kenar süsünün gülü olsam ben
Sarı deftere tuttuğum bir günlük
Aşk olsam ben…
"Bir şiir kitabı var ki, 'Yaban gülünü dalında bırakmak gerekir,' diyor bize. Orada açmaya devam edecektir; ama birisi onu koparacak olursa, birkaç saatte solacaktır." Hal bu sözlerle sohbeti devam ettirmeyi amaçlamıştı sadece.
Ama kızın cevabı bu tanışmanın gidişatını değiştirdi.
"Asla emin olamazsın, genç adam. Belki bu gece bir fırtına çıkabilir ve onu paramparça edebilir. Belki onu koparıp mutlu olman için oradaydı o yaban gülü."
_Hangi uğursuz yıldızın etkisi altında doğmuş olmalıyım?
_Dünyanıza sıçayım, adaletinize sıçayım, aile kavramınıza sıçayım. İkiyüzlü kıçlar, yalancı götler ve gıllolar.
_Eğer bir cinayet için söz verilmişse yeminden geri dönmek erdemdir.
_Her şeyi yaşamayan hiçbir şeyi yaşamamış demektir.
_Her şeytanlıktan bir iyilik doğar. Dengenin
_Buda:
( Gerçeğin dikenli yollarında sevinçle yürümek isteyenlere )
_Sizden inanmanız beklenen şeyleri sorgulayın. Aklınla uzlaşmıyorsa hiçbir şeye inanma; onu ben demiş olsam bile. Bir şeye sırf kulaktan duydunuz diye körü körüne inanmayın, birkaç kuşaktan beri itibar görüyorlar diye, geleneklerin de doğru olduğuna inanmayın. Sırf hocalarınızın
Muhabbet kuşumuz öldü
Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak
Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman
Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna
Uyuyamadığım gecelerin sabahında
Gözaltlarımdan mor çocuklar doğardı
Mor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları
Fırtına ters çevrilen şemsiyelere
İÇLERİNDE TOPRAK VARDI, ve
kazıyorlardı.
Ha bire kazıyorlardı, böyle geçerdi
geceleri, gündüzleri. Ve övgü yağdırmazlardı Tanrı’ya
söylentiye göre, tüm bunları dileyen,
söylentiye göre, tüm bunları bilen.
Kazıyorlardı ve hiçbir şey duymazlardı;
akıllanmadılar, bir türkü icad etmediler,
bir dil de bulamadılar kendilerine göre.
Kazıyorlardı.
Bir sessizlik oldu, bir de fırtına,
tüm denizler geldi.
Kazıyorum, kazıyorsun, kazıyor solucan da,
Ve orda türkü söyleyen der: Kazıyorlar.
Ey biri, ey hiçbiri, ey hiçkimse, ey sen:
Nereye gidilirdi, hiçbir yere gitmezken?
Ey sen ki kazıyorsun, ve ben kazıyorum kendimi sana
ve bir yüzük doğuyor parmağımızda.