Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Petrarca'nın yüzlerce yıl önce kendi iç dünyasına yaptığı yolculuğu birçoğumuz zaman zaman yapıyordur. Kendi kusurlarımız ve günahlarımız hakkında düşünerek, vicdanımızla hesaplaşıyoruz. Yaşadığımız hayat, dünya nimetleri dediğimiz ve sanki bize dayatılan binbir türlü şeyin ne kadar da anlamsız olduğunun farkına varıyoruz. Bu farkındalık sonrası kendi kendimize sözler verip hayatımızı değiştirme kararı alıyoruz. Peki acaba hangimiz bu sözleri tutabildi?
Bugünün insanı kendi iç dünyasında çok daha büyük buhranlar yaşıyor. Çağımızın en önemli hastalıkları ruhsal hastalıklar. Ve çoğunun kesin bir tedavisi de yok. Tek Tanrılı ve dogmatik dinler artık insanların arayışlarına cevap veremiyor. Bitmek bilmeyen bir döngü içinde insan kendi kendini öğütüyor. Payına düşen mutluluğu ve refahı arıyor bir ömür boyunca. Arayış, yolculuk, içsel muhasebe kavramlarını çok duyar olduk.
Petrarca'nın Aziz Augustinus'la olan konuşmaları kafanızı kitaptan kaldırıp kendinizle hesaplaşma isteği uyandırıyor.
Çok akıcı ve ilgi çekici bir kitaptı. Her sayfayı merakla çevirdim, zevkle okudum. Kitabın, olayların ürküten detaylarıyla harmanlanmış eğlenceli ve öğretici dili onu sıkıcı bir inceleme olmaktan çıkarıyor.
Bilimsel gelişmelerin ve temel insan haklarının önemini gösteren olaylara çokça yer veren yazar, son sayfalarda ise liyakatin ne denli hayati olduğunu masum olduğu hâlde mahkum olan ve idam edilen insanlarla bir kez daha gözler önüne seriyor. Çocukların tanık sandalyesindeki sözlerine itibar etmenin bedelinin ağır olduğunu, kedilerin bile tanıklık yapabileceğini okuyoruz.
Kurtlar Vadisi'ndeki Halo karakterinin 'Müthiş Türk' diye tanınan uluslararası uyuşturucu kaçakçısı Halil Havar'dan ilham alındığı, Kongo Cumhuriyeti'nin 11 kez isim değiştirerek tarihe geçtiği gibi farklı alanlardan enteresan bilgiler de var kitapta.
Sevil Atasoy'u bir çoğumuz gibi Kanıt dizisindeki rolünden tanıyorum, tıpkı dizideki gibi ilginç bilgiler paylaşıyor. Parafiliden asfiksiye, adermotoglifiyadan seminal sıvıya kadar birçok bilimsel kavramı öğreniyorsunuz, teknik bilgiler okuyucuyu sıkmadan verilmiş. Dizinin birkaç bölümünün esin kaynağı olan cinayet ve olayları da anlatmış yazar.
Baştan sona tatmin edici bir kitaptı, yazarın iki kitabını daha aldım, onları da keyifle okuyacağımı düşünüyorum.
Francesco Petrarca'nın kitapta geçen iki dizesiyle bitireyim:
'eğer bu ölümse, ölümden korkmamalı.
güzel yüzünde, ölüm bile güzeldi'
Şiir okumayı çok severim ve ilk defa çeviri bir şiir kitabı almak istedim. Birkaç kişinin tavsiyesiyle bu kitabı aldım ama hayal kırıklığı yaşadım. Şiirleri anlayamadım çünkü. Kapalı bir anlatımı vardı yazarın. Başka bir zaman tekrar şansımı deneyeceğim.
CANZONİERE, BİR ŞAHESER!
Aşkı aşk için seven, aşk acısından keyif alan, yaşadığı derin elem ve kederi kalemine, kalbine o kadar iyi yansıtmış ki onunla duygulanmamak, hissetmemek mümkün değil. Robin Sharma'nın dediği gibi : Kimi insanlar 20 yaşında ölür, 80 yaşında gömülür" dediği gibi Petrarca da 20 yaşında ölenlerden birisi. Gerisi sadece hayatının ölümü. Herkes birilerini öldürüyor yaşamında, hepimiz birilerini sürüklüyoruz yanımızda, mezarlıklar biriktiriyoruz, içimiz adeta bir mezarlık haline geliyor, kimisinin ismi altın harflerle yazılıyor, kimisinin ise mezarlık taşı dahi olmuyor... Kimilerini kalbimizde büyük bir zaman taşıyoruz, kimilerini ise çok kısa süre, kimisinin esamesi bile okunmuyor, kimisini ise istesek bile silemiyoruz... Petrarcanın her kelimesi, her sözcüğü, her şiiri öylesine özenle ve duyguyla yazılmış ve yine Kemal ATAKAY' ın harika çevirisiyle o kadar güzel bir hal almış ki çevirmenlik işte budur diyorsunuz. Kemal ATAKAY çevirmene göre kitap baktığım ilk çevirmen oldu o kadar güzel ki çevirileri... Okumayan, okuma düşüncesi olan, okuyup okumama konusunda kararsız kalanların hepsinin oturup okuması gereken bir başyapıt, şaheser CANZONİERE. Okurken keyif aldığım nadir yapıtlardan, o kadar ki sırf bitmesin diye kaç tane kitap sığdırdım arasına, ama her güzel şeyin sonu olduğu gibi CANZONİERE de bitti ne yazık ki. Herkese tavsiye ediyorum kitabı, kesinlikle herkesin kitaplığında bulunmalı. Hele ki Kazım Taşkent Klasikleri dizisinden çıkması da ayrıca güzellik katıyor birde Amazon gibi yerde 30 lira gibi cüzi bir fiyata kaçırılmaması lazım. 10/10.
Petrarca'nın iki dünya arasında kalmış bir yazar olduğunu gösteren en güzel eseridir "Canzoniere". Dolce Stil Novo'daki o kutsal, bu dünyadan olmayan, melekleştirilmiş kadına duyulan aşk değil, fani ve ölümlü bir aşk vardır. Yapıtın başında melek olan Laura zamanla sıradan bir kadın olur ve yazar her ne kadar bunun yanlış olduğunu bilsede kendini bu aşka kaptırmasını durduramadıını anlatır. Petrarca'nın hayatı kendi içinde yaptığı savaşla geçmiştir. Bir yandan hümanizm, insan merkezcil düşünce bir yandan da orta çağ zihniyetindeki Tanrıya bağlılık ve sadakat vardır. Yazar hümanizme inandığını ve insanın bu dünyada değerli olduğunu düşünmeye başladığında bu iç çatışmaları vicdan azabına dönüşerek yaşamının sonuna kadar onun kabusu olur.
Francesco Petrarca dünya edebiyatına hümanizmi kazandırmış çok öemli bir yazardır. Dönemim İtalyasını ve İtalyan edebiyatını, Orta Çağ Avrupasının düşünce ve zihniyeti bilinerek okunması gereken bir yapıttır. Böylelikle eserin içindeki o güzelliği görebilir, hissedebilirsiniz.
İtalyan şair Petrarca’nın bir kilisede görüp vurulduğu, evli olduğunu öğrendiği, bir süre sonra ölümüyle derin üzüntüye boğulduğu Laura için yazdığı lirik şiirlerden oluşur kitap.
14. yüzyılda yazılan eserdeki şiirlerde ele alınan aşk teması, bizdeki Divan Edebiyatındaki aşk temalı şiirlerle benzer özellikler göstermektedir. Petrarca’nın şiirlerinde de tıpkı Divan Edebiyatında olduğu gibi sevilen kişi ulaşılamaz bir konumdadır, vefasızdır. Şair aşkından ölse bile bir teselliyi çok görür. Şair aşkının acısıyla her ne kadar feryat etse de yine de bu dertten kurtulmak istemez.
