Faruk Tufan Tutar

Faruk Tufan Tutar
@freeliver
İnsanların durup düşünmediği yerlerde durmaz ama düşünür Anı yaşa der ama bugünü hiç yaşamaz Az çoktur der ama alışveriş yapmaya bayılır Sevginin değeri emekle ölçülür der ama doğum günlerinde pahalı hediyeler alır
"Avrupalılar dünyaya hakim oldu, çünkü ırken üstünlerdi," demenin hiçbir ilmi yanı yokken, "Avrupalılar dünyaya hakim oldu; çünkü yarattıkları kültür, gelişmelerine ve zenginleşmelerine uygun ortam sağladı," şeklindeki bir ifade en azından tetkiki hak ediyor.
Reklam
152 syf.
·
Not rated
·
Read in 40 days
Marx'ın İnsan Anlayışı
Marx'ın İnsan AnlayışıErich Fromm
8.8/10 · 209 reads
Aramak zorunlugunu içimde duydugumdan arıyorum galiba, herkesin arayıp sormadıklanrı neden dert oluyor bana, diye düşünüyor da ancak, geliyorum kendime. Biliyorum aykırı bir adamım ben bu evrene.

Reader Follow Recommendations

See All
Öylesine temiz ve beyaz ve saf ve güzeldi ki sana benzettim, uzundu, anlamsızdı bana benzettim, sonunda anladım çocugumuzdu o bizim, azıcık sen, azıcık ben, güzel, uzun, saf, temiz, beyaz çocugumuz.
Günümüz insanı, sınırsız maddî gelişmelerin sağladığı güce ve imkânlara öylesine bağlanmıştır ki, bunların etkisiyle kendisini unutmuştur. Bu toplumların elit tabakaları güç, lüks ve insanları kendi çıkarları doğrultularında kullanma merak ve isteği ile doludurlar, aynca kendilerine bağlı olan insan kitlelerini de aynı biçimde yönlendirmektedirler.
Reklam
Marx'in öğrenimini bitirme tezine verdiği başlığı gösterebiliriz:'"Kitlelerin Tannsı'nı reddedenler değil, asıl, kitlelerin düşüncelerini Tanrılar'a atfedenler Tanrıtanımaz'dır."
Paul Tillich'in demiş olduğu gibi, Marx için sosyalizm, "soğuk toplumsal gerçeklik içinde, sevginin sıcaklığını yitirmemek için verilen bir mücadeledir."
Kendilerine yeni ürünler sunuldukça insanlar, yeni bağımlılık çemberlerinin tutsakları ve köleleri haline dönüşecekler, bu bağımlılığı karşılamak ve bu yabancı, hem de düşman nesnelere egemen olabilmek arzusu ile daha çok paraya ihtiyaç duyacaklardır. Bu arada onların para hırsı ve paralanın artırma çabaları, insan olarak fakirleşmelerine yol açacaktır. Onlar bunun farkına varmadan, ürünlerin sayısının artması ile ters orantılı olarak, bu insanların paralarının değeri azalacak, ama bağımlılıkları artıkça, paranın onlar için önemi de çoğalacaktır. Bu örnekten hareket edersek, ulusal (klasik) iktisatçılann ürettikleri tek gerçek ihtiyacın, para ihtiyacı olduğu söylenebilir.
İlk başlarda makineler insanların güçsüz yönlerinin yerini almak ve onlara yaşamı kolaylaştınnak için geliştirildikleri halde, şimdilerde insanlar, makinelerin güçsüz yönlerini giderir hale gelmişlerdir.
Marx'in ele aldığı ve üzerinde önemle durduğu konu, sanıldığı gibi, yabancılaşmış bir emeğin, "soyut' bir devlet kapitalizmi tarafından daha iyi bir biçimde ücretlendirilmesini sağlamak değildir. Onun asıl çabası, insana yabancılaşmış ve amaçsız hale gelmiş bir faaliyeti, üretken ve özgür bir çalışmaya dönüştürebilmektir.
Reklam
Vaktim var param yok param var vaktim yok
Ne yazık ki, çağımız in sanları, içlerindeki zenginlikleri ortaya çıkarabilmek istediklerinde, kendilerini mutlak bir fakirliğe indirgemek zorunda kalmaktadırlar.
Marx, bu yeni anlayışı şu sözlerle anlatmaya çalışır: "Artık ulusal (klasik) iktisatçıların kullandıkları zenginlik ve fakirlik (sefâlet) kavramlarının yerine, "zengin insan" ile "zengin insanî ihtiyaçlar" kavramları gelmektedir. Gerçek zengin bir insan, İnsanî hayatın dışavurumuna ihtiyaç duyan bir insandır. Böyle bir konumdaki insan, kendini gerçekleştirmeyi içsel bir zorunluluk olarak hissedecektir.
Hegel bu görüşünü biraz da edebî bir biçimde şu şekilde dile getirmiştir: "Belirli bir içeriği ya da belirli bir olguyu gerçekleştirme arzusundaki bir özne, kendisini, olasılıkların karanlığından, gerçekliğin aydınlığına taşımalıdır.”
Goethe, insan üretkenliği ile ilgili en değerli görüşlerini, edebî bir kılıf içinde Faust'ta gözlerimizin önüne serer ve Faust’a şu kelimeleri söyletir: "Ne mal varlığı, ne iktidar, ne de duyumsal doyum, hayatın sırlarını çözme arzusunu tatmin etmeye yarar. Çünkü bunlar, insanı dünyadan ayırır, insanın dünyadan ayrı düşünmesine, dolayısıyla da mutsuz olmasına neden olur. Ancak üretken biçimde faal olan insanlar, hayatlarına bir anlam kazandırabilir ve mutlu olabilirler. Ama bu isteğe bile bir ihtiras olarak sarılmamak gerekir. Bu tür insanlar, "sahip olmak" hırsını terk eder ve "olmak" duygusuyla dolup taşarlar. Onlar, içsel olarak tamamıyla boşaldıkları için dolmuşturlar, az şeye sahip oldukları için de artık çokturlar."
Goethe, daha sonra şöyle der: "İnsanlar ancak dünyayı kavradıkları zaman kendilerini de kavramış olacaklardır. Çünkü insanlar dünyayı, yalnızca kendi içlerinde algılayabilir ve bu dünyada ancak bu şekilde varolabilirler. Bu nedenle, dikkatlice incelediğimiz her bir nesne, içimizde yepyeni ufukların doğmasına yol açar.”
7.1k öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.