freud daha iyi anlatamazdı:
“olgunlaştıkça kimseyle uğraşasın gelmiyor. kendini yetiştirememiş insanlardan uzaklaşıyorsun. seni hasta edecek insanlarla birlikte olmaktan vazgeçiyorsun.”
insan bir şeyden haz alabilmek için o şeyin yokluğunu, ızdırabını tatmaya muhtaç. açlık gibi, soğuk gibi, yalnızlık gibi. s.freud — çok doğru demiş ama geçmişte ne kadar tat aldığını fark etmek daha kötü umarım bir şansım daha olur ama bu sefer neyin yanlış olduğu aklıma kazındığı için doğru hamleleri yapıp daha çok mutlu olacağımızı biliyorum
Reklam
Sigmund Freud (1910), kişinin bilinçdışında kendi ölümüne dair bir tasarımın bulunmadığını, bu nedenle buna yönelik bir kaydın olamayacağını söylemiştir. Madak ise ölüme ve hatta kendi ölümüne dair o kadar çok yazar ki, sanki erken ölümüne dair acı bir kehanette bulunur gibidir
(Freud, Aşık Olma Durumu ve Hipnoz) Nesne giderek daha muhteşem ve değerli hâle geldikçe, benliğin kendi için duyabileceği sevginin tümünü kendi hikayesine çektikçe, benlik gittikçe daha az talepkâr, daha mütevazı hale gelir, bunun doğal sonucu benliğin tümüyle feda edilmesi olabilir. Nesne benliği soğurur yani yutar. Aşık olma durumlarının hepsinde, bir tevazu eğilimi, narsisiz- narsizmin sınırlanması, sevilen kişi karşısında kendini silmeye yönelik bir eğilim görülür.
... sırf Avusturyal hekimin biri - Dr Sigmund Freud'dan söz ediyorum, mutlaka adını işitmişsinizdir- çocuklarla anne babaları arasındaki sağlıksız ilişkiler üstüne bir seyler yazdı diye, günümüzde insanlar her seyin suçunu kendilerinde arıyorlar.
Auschwitz’deki kuru tahtalar/Victoryen kültürün pelüş tarzı sedirleri
Sigmund Freud bir keresinde “Birbirinden son derece farklı bir dizi insanı aynı şekilde açlığa terk edin. Kaçınılmaz açlık dürtüsünün artışıyla birlikte, bütün bireysel farklılıklar bulanıklaşacak ve bunun yerine doyurulmamış bir güdünün tekbiçimli dışavurumu görülecektir,” demişti. Şükürler olsun ki Sigmund Freud toplama kamplarını içerden tanımaktan kurtuldu. Onun hastaları, Auschwitz’deki kuru tahtaların üzerine değil, Victoryen kültürün pelüş tarzı sedirlerine uzanıyordu. Toplama kamplarında “bireysel farklar bulanıklaşmıyordu," tam tersine daha bir farklılaşıyordu; orada insanların, hem domuzların hem de azizlerin maskeleri iniyordu. Artık “aziz” sözcüğünü kullanmakta tereddüt etmeniz gerekmiyor: Auschwitz’de önce aç bırakılan, sonra da karbonik asit enjeksiyonuyla öldürülen ve 1983 yılında kilise tarafından kutsanarak aziz ilan edilen Peder Maximilian Kolbe’yi düşünün.
Reklam
Eski Mısır'da Güneş-Tanrı Ra her gece karanlık batıdaki yerine battığında, baş şeytan olan Apepi'nin önderliği altında bütün şeytanlar ona saldırır. Ra, bütün gece onlarla dövüşür ve hatta bazen karanlığın güçleri mavi Mısır göklerinde onun ışığını karartmak ve zayıflatmak için bulutlar gönderir. Güneş Tanrı'ya bu her günkü savaşında yardım etmek için Thebes de ki tapınağında her gün ayin yapılır. Düşmanı Apepi, mumdan yapılmış korkunç çehreli bir timsah suretinde ya da kangallı bir yılan biçimiyle simgelenir ve üzerine şeytanın adı yeşil mü rekkeple yazılır. Üzerine yeşil mürekkeple Apepi'nin diğer bir resmi çizilen bir papirüs bir koruyucuya sarılarak resim siyah saçla bağlanır, üzerine tükürülür, taş bir bıçakla üzerine vurularak yaralanır ve yere atılır. O zaman rahip onun üzerine sol ayağıyla yeniden basar ve sonunda onu belirli bir ağaçtan ya da ottan yapılmış bir ateşte yakar. Apepi'nin kendisi böylece kesin olarak yok edildikten sonra başlıca şeytanlarının, onların babalarının, annelerinin ve çocuklarının mumdan figürleri yapılır ve aynı biçimde yakılır. Bu ayine belirli efsunların okunması da katılır ve bu ayin yalnızca sabahleyin, öğleyin ve akşamüzeri değil, fırtına koptuğu ve şiddetli yağmur yağdığı ya da siyah bulutlar güneşin parlak ışıklarını kapatmak üzere göğü kapladığı zamanlarda da yapılır. Karanlık bulut ve yağmurun şeytanları, figürlerine karşı yapılan kötülükleri kendilerine karşı yapılmış gibi duyumsarlar; hiç olmazsa bir zaman için geçip giderler ve iyilikçi Güneş-Tanrı zafer kazanarak yeniden parlar."
Sayfa 100 - From frazerKitabı okudu
En doğrucu insan bile dikkate değer bir rüyayı bazı ulamalar ve süslemeler yapmaksızın kolay kolay anlatamaz. Sigmund Freud- Rüyaların Yorumu
Freud, insan libidosunun temelinde biseksüel olduğunu, çoğu insanın kendi cinsinden olanlara yakınlık duyduğunu ama bu dürtülere toplumsal kısıtlamalar getirildiğini öne sürmüştür.
Ruhumu belə bir ağır düşüncə sarmışdı: görəsən o, bir başqasınımı sevir, yoxsa bir başqası onun sevgisindən dəli-divanədir?
Sayfa 22 - Qanun nəşriyyatıKitabı okuyor
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.