Mit: Ensest hikâyelerinin çoğu doğru değil. Çocukların kendi cinsel arzularını tatmin etmek amacıyla kurdukları fanteziler.
Gerçek: Bu mitin oluşması, Sigmund Freud’un yüzyılın başından itibaren uygulanmasına izin verilen psikiyatri öğretilerinin bir sonucudur. Freud Viyana’nın saygıdeğer ailelerinin kızlarıyla gerçekleştirdiği psikanaliz seanslarında çok sayıda ensest hikâyesi duyar ve bir süre sonra tümünün doğru olamayacağına karar verir. Freud’un geride bıraktığı mirasın sonucunda, cesaretini toplayıp hikâyesini anlatan birçok ensest kurbanı hak ettiği onayı ve desteği bulamaz.
Çocuğun duyduğu korku ilkin annesi, sonraları kendisine aşina başka kişilerle ilgilidir ve çocuğun içinde hissedip, karşısında nasıl davranacağını bilmeyerek korkuya dönüştürdüğü gerçekleşmemiş bir özlemi
dile getirir.
" Çoğu evlilikte tatmin edici bir cinsel yaşam uzun sürmez . Dört ila beş yıldan sonra , evlilik bu açıdan ciddi şekilde başarısız olmaya başlar ve bu olduğunda , ruhsal birlikteliğin büyüsü bozulur . Sonuç olarak , uzun vadede , evlilikler hem fiziksel hem de ruhsal açıdan hayal kırıklığıyla sonuçlanır . Erkek ve kadın , psikolojik açıdan evlilik öncesi durumlarına geri dönerler ; ama bir farkla . Şimdi daha yoksuldurlar , çünkü bir illüzyonu kaybetmişlerdir ."