Evet, insan sürekli geçmişinin özlemini çekmeye başlarsa çok acı bir şey olur bu… Geçmişte olduysa olmuştur, şarap gibi içilip bitmiştir! Geçmişin mutluluğu nedir? Eskimiş bir kaftan, çıkarıp atarsın onu.
“Fazla düşünmek üzer insanı, keder getirir ona, oysa mutluysa hiçbir şeyi düşünmez! İç, ihtiyar! Düşüncelerini sil at kafandan!“
“Üzüntüye, kedere bu kadar karşıysan içinde onlardan çok var demektir! (…)”
(…)
Peki ya, “anı” gibi duru bir kelimenin o inceliğinin altında şeytani bir şeylerin var olduğunu; unutulmuş gibi görünse de aslında o şeytanın seni hep izlediğini; seni olabileceğin kişiden bambaşka bir yere getirmek, bütünlüğünü bozmak için ayaklarına dolandığını fark ettiğinde etrafını saran ağların içinde debelenmek ne işine yarayabilir?
İşte, kendi kendini tıktığın bir hapishanede boğulmanın karşısında sana bir nefes olabilecek tek şey belki de yalnızca hayal ve kurgu oyunları. (…)
Nasıl? Neden korkuyorsunuz yahu? Ne diye saldınız kendinizi? Kimin umurundasınız beyefendi? Bu kadar korkmaya ne hakkınız var? Kimsiniz siz? Nesiniz? Bir sıfırsınız beyefendi, yusyuvarlak bir sıfır!