Rekabet esasına müstenit bir cemiyette fakir zenginden çok daha az imkâna maliktir. Bu muhakkak. Fakat şu da muhakkaktir ki, böyle bir cemiyet nizamı içinde yaşayan fakir bir insan, yine de başka bir cemiyet nizamında daha büyük bir maddî refaha sahip olan bir kimseden daha hürdür.
Kant'ın formülüne göre (ondan önce, Voltaire aşağı yukarı aynı ifadeyi kullanmıştı): "İnsan kanunlardan başka hiç kimseye itaat etmek mecburiyetinde olmadığı müddetçe hürdür."
Bir memleketin hür olduğunu gösteren ve onu keyfi surette idare edilen memleketlerden ayıran en emin kıstas "Kanun Hâkimiyeti" kaidesi diye anılan büyük prensiplere hürmet edilmesidir.
Bir demokraside, şuurlu müdahale ve murakabe ancak üzerinde hakikaten anlaşmak mümkün olan sahalara inhisar eder. Diğer sahalarda işi tesadüfe bırakmak lazımdır. İşte demokrasinin bedeli budur.
Stalinizm, faşizmden iyi olmak şöyle dursun, ondan beterdir, daha zâlim, barbar, adâletsiz, gayri ahlâkî, anti-demokratiktir, onu mazur gösterecek hiçbir ümit, hiçbir vicdanî endişe mevcut değildir... Stalinizm, tam mânâsıyla bir süper-faşizmdir.