Bışımı yastığın altına sokup tek gözle kapıya baktım; kuş tüyü yataktan atlayıp kaçmak geliyordu içimden. Sıcaktı içerisi, Çingene'nin ölümünü, döşemede ince ince akan kan dereciklerini anımsatan ağır, boğucu bir koku vardı. Başımda ya da yüreğimde küçük bir şişlik büyüyordu sanki; bu evde görüp tanık olduğum her şey, kışın ağır ağır yol alan bir atlı araba katarı gibi gövdemin içinden... beni çiğneyerek, ezerek, yok ederek geçip gidiyor gibiydi.