Viktor Frankl’ın teori ve terapi yaklaşımını, kendisinden önce gelen Freud’un çalışmasıyla karşılaştırmaktan insan kendini alamıyor. Her iki doktorun ilgi alanı da temel olarak nevrozların yapısı ve iyileştirilmesidir. Freud, bu can sıkıcı rahatsızlıkların kökenini, çatışan bilinçdışı güdülerin neden olduğu kaygıda aramaktadır. Frankl ise çeşitli nevroz türleri arasında ayrım yapmakta ve bunlardan bazılarını(noöjenik nevrozlar), acı çeken kişinin, varoluşunda bir anlam ve sorumluluk duygusu bulmayı başaramayışına bağlamaktadır. Freud, cinsel yaşamdaki engellenmeyi vurgular; Frankl ise “anlam isteminin” engellenmesini.
Kilise ve toplum şunu der: "Bir ırk, bir toplum günah ve şatafattan çöker." Benim iyileştirilmiş usum şunu der: "Bir toplum çöktüğünde, fizyolojik olarak yozlaştığında bunun sonucu olarak günaha ve şatafata kapılır.
Estragon: (çizmelere bakmak için dönerek) Orada bırakıyorum onları. Başka biri gelir, tıpkı... tıpkı... benim gibi, ama ayağı daha küçük, o zaman mutlu edecek onu bunlar.
Vladimir: Ama çıplak ayakla yürüyemezsin!
Estragon: İsa yürüyordu.
Vladimir: İsa! İsa'nın ne alakası var bunla? Kendini İsa'yla karşılaştırmayacaksın herhalde!
Estragon: Bütün hayatım boyunca kendimi onunla karşılaştırdım ben.
Vladimir: Ama onun yaşadığı yer sıcaktı, kuruydu!
Estragon: Evet. Hem de insanları hemencecik çarmıha geriverirlerdi.
Sessizlik.