‘Okuma devri’ başlıyor...
“Matbaada hareketli tuşların kullanılmasıyla birlikte, hem daha ucuz hem de seri üretimi yapılan ilk ürün kitap oldu. 18. yüzyılın sonlarından itibaren okuryazarlık oranı hızla arttı ve ‘okuma devrimi’ başladı. Geleneksel toplumu modernize etmeninin yolu da okuryazarlığı yaygınlaştırmada görüldü. Batı dünyasında Latince, İslâm dünyasında da Arapça, bazı çevreler tarafından ilerlemenin karşısında bir engel olarak yorumlandı. Millî kimlik ve kültürün inşası için son dönem Osmanlı kültürüyle yoğrulmuş Cumhuriyet devri yazarlarından Ziya Gökalp, Mehmet Fuat Köprülü, Mehmet Emin Yurdakul, Ömer Seyfeddin tarih şuurunun tesisi için önemli hizmetler sundu...”
Mehmet Fuat Köprülü
Bu üniversitenin bana öğretebileceği bir şey yok. Ben burada okuyacağıma kendi kendimi yetiştiririm.
Reklam
Ziya Gökalp'ın Fuat Köprülü'den aktardığı metinde, ülke adı verilen Baçak kelimesi Oğuz Kağan Destanı'nda geçmektedir. Destanda, Barkan ülkesinden söz edilmektedir. Barkan sözcüğünün geçtiği 296. mısra şöyledir: "barkan degen bir yir bar durur, uluğ" (W. Bang - G. R. Rahmeti, Oğuz Kağan Destanı, İstanbul, 1936, s. 28, 29/296). Bu mısra, yeni baskıda şöyledir: "barkan tegen bir yır bar turur. uluğ" (Oğuz Kağan Destanı, Baskıya Hazırlayan: Muharrem Ergin, İstanbul, 1970, s. 27). Barkan ülkesi hakkında Prof. Bahaeddin Ögel, şu bilgiyi vermektedir: "Uygur Oğuz Destanı'nda, Oğuz-Han'ın Barkan adlı bir bölgeyi de aldığından söz açılıyor. Burasının çok zengin ve sıcak olduğu da söyleniyor. Yer adı olarak Barkan, eski Türkçede iki yeri ifade ederdi. Bunlardan birincisi, Kaşgar şehri yakınındaki bir dağ üzerinde bulunan bir kaledir. Kaşgar bölgesi, söylendiği kadar sıcak ve zengin değildi. Ayrıca Türkler, Çin'in Aşağı bölgelerine de Barkan adını verirlerdi. (Türk Mitolojisi, 1. s. 176 177, not: 18).
Sayfa 98 - Kültür Bakanlığı Yayınları, 1. Baskı: 27 Ocak 1976 / Dipnot
Ben Atatürk olmak da istemezdim mesela çünkü Atatürk benim olamayacağım kadar büyük bir adamdır. Öncelikle çok yönlüdür; nasıl bu kadar olabiliyor, benim aklım almıyor. Ben bu soruyu Halil inalcık'a, hocası Fuat Köprülü'yle ilgili sormuştum. "Celâl, onun izahı yok, dâhiydi bu adam. Biz öğrenciyken o aynı zamanda mebustu Ankara'da. Seminerlere gelirdi, paltosunu bile çıkarmadan bir köşede otururdu. Arada bir laf söylerdi. Hâlâ ona söylediği laflarla uğraşıyoruz!"demişti İnalcık. İşte Atatürk de böyle bir adam, bunu izahı yok. Bu adam dâhi! Çok yönlülüğü de karakterinde bizi etkileyen her şeyde İşte bundan kaynaklanıyor. Düşün, tek başına hem düşmanlarla hem de arkadaşlarıyla uğraşmış. Son derece yalnız, sağlığını beş paralık etmiş ve hiç anlaşılamadan 57 yaşında ölmüş.
Sayfa 169Kitabı okudu
Fuat köprulü'nün yıllar önce söylediği gibi " tarihin siyasi menfaatler uğruna yahut marazi ideolojileri müdafaa maksadıyla bir yalancı şahit gibi kullanılması ... acı ve faydasız" dır.
Ord. Prof. Dr. Fuat KÖPRÜLÜ, şöyle diyor: «Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut'u da öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar» Gerçekten, Türkçemiz bütün güzelliğiyle hikâyelerde kendini gösterir. Her cümle, bir şiir mısraıdır Dede Korkut'da! Mükemmel bir söyleyiş güzelliği yanında anlatımdaki hüner, çok daha çarpıcıdır. Mesela, elinizdeki kitapda yeralan «DELİ DUMRUL> u, oyunlaştırırken hiç de zorlanmamışızdır. Esasen hikâye son derece dramatik bir yapıdadır. Dede Korkut Hikâyelerinde Türk Milletinin damgası vardır. Milletimizin bütün özellikleri her vesileyle işlenmiştir. Söz gelimi: Misafir severliğimiz, çalışkanlığımız, vatan ve millet sevgimiz, insan sevgimiz, tabiat sevgimiz, Allah sevgimiz, cesaretimiz, öfkemiz... kısacası, Türk milletinin bir anlamda kimliği olan erdemleri, hikâyelerde görmek mümkündür..
Reklam
374 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.