Onur ve adalet gibi kavramlardan yoksun bir kralın ülkesinde yalnızca dalkavuklar yükselişe geçer. Ancak bu yükselişin sert bir inişi de olacaktır. Ezilen sınıfın sabrı fazla görünse de asla sonsuz değildir.
ur- nammu döneminde nişanlı bir bakireye tecavüz etmiş bir adam ölümle cezalandırılırdı. bu ceza, kıza karşı işlenen suçtan ziyade müstakbel damadın kıza sahip olacak ilk kişi olma hakkının elinden alınmasına işaret etmektedir
bazılarımız yolunu afyonla bulmaya çalışıyor, bazılarımız tanrı'yla, bazılarımız viskiyle ve bazılarımız da aşkla. bütün yollar aynı yöne gidiyor ve aslında hiçbir yere varmıyor.
bir ya da iki asır geriye veya ileriye gittiğimizde ya da bir ülkenin sınırını geçtiğimizde, bir toplumun zararsız eğlencesinin bir başkasının en ağır suçu olduğunu görürüz.
eğer tecavüz hamilelikle sonuçlanırsa, çocuğu taşıyan kadının mahkemede kazanma şansı neredeyse sıfırdı. o zamanlar hakim olan hamileliğin “iki tohum” kuramına göre, bir çocuğa hamile kalınması için hem erkeğin hem de kadının “boşalması” gerekiyordu. boşalmaya her zaman zevk eşlik ettiğinden hamileliğin kadının zevk aldığını kanıtladığı düşünülüyordu.
yazar susan brownmiller bir kamusal tartışma
meselesi olarak tecavüz konusunun yerleşmesinde dönüm
noktası niteliğindeki eserinde, erkek iktidarının sürdürülmesinin bir aracı olarak tecavüze dikkat çekti: ''erkeklerin cinselliklerinin korku yaratmak için bir silah olarak hizmet edebileceğini keşfetmesi, ateşin kullanılması ve ilk kaba taş baltayla birlikte tarih öncesi zamanların en önemli keşiflerinden biri
olarak sınıflanmalıdır. tarih öncesi zamanlardan günümüze kadar, tecavüzün kritik bir işlevi olduğuna inanıyorum. bu bütün erkeklerin bütün kadınları bir korku durumunda tuttuğu tam bir bilinçli sindirme uygulamasıdır. "