Mehmet Kasapoğlu
"MAÇLARIN SEYİRCİSİZ OYNANMASI YA DA ERTELENMESİ GÜNDEMİMİZDE DEĞİL" Özellikle hafta sonunda oynanacak olan futbol maçlarının seyircisiz oynanmasıyla ilgili yaşanan tartışmalar üzerine de konuşan Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, "Maçların seyircisiz oynanması ya da ertelenmesi gündemimizde değil. Başakşehir'in Kopenhag maçı var. Planlandığı gibi devam edecek. Gelişmelerle ilgili an be an bilgilendirme yapmaya devam edeceğiz. Tüm insanlığın hızlı şekilde bunu atlatmasını temenni ediyorum" diyerek sözlerini tamamladı. "1 MAYIS'A KADAR SPORCU GÖNDERİLMEYECEK" Bakan Kasapoğlu ayrıca sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Çin'de ortaya çıkan yeni koronavirüs salgını sonrası tedbiren 1 Mayıs 2020'ye kadar bazı uluslararası spor organizasyonlarına sporcu göndermemeye ve Türkiye'de düzenlenecek uluslararası spor organizasyonlarını, yine 1 Mayıs'tan sonraki bir tarihe ertelemeye karar verdik" bilgilendirmesini yaptı.
544 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 188 days
Günümüzde yaşadığımız korona virüs salgını nedeni ile yaşanan toplumsal zorlukların karşılaştırmak için tarihte yaşanmış veba salgınları ve etkilerini karşılaştırmak için öncelikle bu kitabı okumak istedim, yazarın bir çok kitabını okudum ama aynı lezzeti bu kitaptan maalesef ki alamadım, Akdeniz’de Girit’e yakın hayali bir ada olan Minger, adı nereden esinlendiyse romanda belki binlerce kez tekrarlanıyor, insan olmayan böyle bir adayı ve o topluma ait kültürü kafasına oturtamıyor, çünkü bir tarafta gerçek tarih var Osmanlı, Abdülhamit ve bu tarihi kişilerin Mingerle olan etkileşimleri , sanki yazar Pamuk mümkün mertebe Abdülhamit’i ve Osmanlı’yı elden geldiğince kötülüyor, romanda İslami kişi ve kurumları sürekli eleştiri yağmuruna tutar ilken hristiyanlara da toz kondurmadığı hissediliyor bence, özellikle son sayfadaki bir cümlede …Türklerin esiri olacaktık… kısmı çok tuhaf olmuş gerçekten, Mingerce, mingerli, minger halkı, minger kültürü olmayan bir toplumu özgürleştirip yazar medeni Avrupa birliğine bile sokuyur, Mingerliler hatta İstanbul da oynanan bir futbol maçında Türkleri yenince çıkan olaylarda Türklerin ne kadar barbar ve saldırgan olduğu da anlatılmış, roman şahsen beni bu yönleri ile hayal kırıklığına uğrattı, okunmaya değer mi bilemiyorum sanki bu roman ilerleyen günlerde daha çok tartışılacak gibi duruyor….
Veba Geceleri
Veba GeceleriOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20216.8k okunma
Reklam
İngiltere’nin en kaba sporunun (futbol) dünyaya yayılışı
Zihinsel olarak çıplak, vasat, terbiyesiz, cahil gazeteler erkeklerdeki bu tutkunun kokusunu alıp fırsata çevirdi. Neredeyse her gün “manda bacaklı” kahramanlara sütunlarda yer verdiler. (…) Futbol salgını bütün bir neslin düşüncelerinin, kalplerinin hâkimi oldu. Futbol kulüp ve dernekleri bataklıktaki sivrisinekler gibi, yıpranmış bir bedendeki sivilceler gibi çoğaldı. Snellman ve arkadaşları, gençlerin güçlü beyinler yerine güçlü bacakları tercih etmelerini bir türlü kabullenemedi.
Sayfa 32
Değişiyoruz.
Son Günlerde iyice farkettim, Corona salgını hayatımıza girdiğinden beri dünyanın eski tadi tuzu kalmamış. Cafeler'de oturanlar Restaurantlarda yemek yiyenler sinemaya gidenler Futbol izleyenler Kuaförde dedikodu yapanlar.. bunlarin hepsi yaşanırken o eski haz , mutluluk ifadesi yok insanların yüzünde .. sokaklarin ruhu değişmiş gibi .. donuk bir hayat olarak devam ediyor herşey.. Bilmiyorum sadece bana mı öyle geliyor..?
Ekonomi dehasının kanıtlarından biri, Türk tekstilinin temeli kabul edilen Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’ydı. Ruslara yaptırdı. Krediyi Ruslara verdi. Makineleri Ruslar getirdi. Rus mühendisler kurdu. İşçilerimizi Rus mühendisler eğitti, öğretti. 1937’de bizzat açıldı… 2 bin 500 insanımız çalışıyordu. İşçilere kadınlı-erkekli balolar
Sayfa 355 - Kırmızı KediKitabı okudu
Gittikleri yere varmaları uzun sürmedi. Bruno, gördüğü şeylere şaşkınlıkla bakıp kaldı: Hayalinde, bütün barakalar mutlu ailelerle doluydu. Bazıları, akşamları sallanan sandalyelerde oturup hikâyeler anlatır; çocukken her şeyin nasıl daha iyi olduğunu, büyüklerine ne kadar saygılı davrandıklarını, bu zamane çocukları gibi olmadıklarını söylerlerdi. Burada yaşayan bütün oğlan ve kızların ayrı gruplarda futbol ve tenis oynadıklarını, yere seksek için kareler çizdiklerini düşünüyordu. Ortada bir dükkân olacağını düşünmüştü ve belki Berlin’de gördükleri gibi küçük bir kafe. Acaba meyve ve sebze tezgâhı var mıdır diye merak etmişti. Ama sonuçta, vardır diye hayal ettiği hiçbir şey... yoktu!.. Sundurmalarının altında sallanan sandalyelerinde oturan büyükler yoktu!.. Ve çocuklar gruplar halinde oyun oynamıyorlardı!.. Meyve ve sebze tezgâhları olmadığı gibi, Berlin’deki gibi bir kafe de yoktu!.. Bunun yerine, toplanıp oturan insan grupları vardı. Hepsi yere bakıyor ve berbat bir şekilde mutsuz görünüyorlardı. Tek ortak noktaları, hepsinin korkunç derecede zayıf, gözlerinin içeri çökmüş ve kafalarının kazınmış olmasıydı... Bruno’nun düşüncesine göre, burada da bit salgını olduğu anlamına geliyordu bu
16 öğeden 11 ile 16 arasındakiler gösteriliyor.