Gönderi

Gittikleri yere varmaları uzun sürmedi. Bruno, gördüğü şeylere şaşkınlıkla bakıp kaldı: Hayalinde, bütün barakalar mutlu ailelerle doluydu. Bazıları, akşamları sallanan sandalyelerde oturup hikâyeler anlatır; çocukken her şeyin nasıl daha iyi olduğunu, büyüklerine ne kadar saygılı davrandıklarını, bu zamane çocukları gibi olmadıklarını söylerlerdi. Burada yaşayan bütün oğlan ve kızların ayrı gruplarda futbol ve tenis oynadıklarını, yere seksek için kareler çizdiklerini düşünüyordu. Ortada bir dükkân olacağını düşünmüştü ve belki Berlin’de gördükleri gibi küçük bir kafe. Acaba meyve ve sebze tezgâhı var mıdır diye merak etmişti. Ama sonuçta, vardır diye hayal ettiği hiçbir şey... yoktu!.. Sundurmalarının altında sallanan sandalyelerinde oturan büyükler yoktu!.. Ve çocuklar gruplar halinde oyun oynamıyorlardı!.. Meyve ve sebze tezgâhları olmadığı gibi, Berlin’deki gibi bir kafe de yoktu!.. Bunun yerine, toplanıp oturan insan grupları vardı. Hepsi yere bakıyor ve berbat bir şekilde mutsuz görünüyorlardı. Tek ortak noktaları, hepsinin korkunç derecede zayıf, gözlerinin içeri çökmüş ve kafalarının kazınmış olmasıydı... Bruno’nun düşüncesine göre, burada da bit salgını olduğu anlamına geliyordu bu
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.