Hayat, çözülmesi gereken bir sorun değil, bilakis yaşanması gereken bir gizemdir... Gabriel Marcel
Kudret bey, okuyucularımızın anladığı gibi idealist bir insandı; burnu ise inadına realist, hatta daha büyük bir ihtimalle “existentialiste” bir burundu. Evet, bunu yanılmamızdan korkmayarak iddia edebiliriz ki bu burun “existentialiste” bir burundu. Çünkü “existence”, yani varlık başlangıcından beri mevcut olan bir şeydir. Bu itibarla Kudret Bey’in Jean Paul Sartre, Jaspers, Gabriel Marcel gibi bu felsefe mektebinin muasır filozoflarından çok evvel doğmuş olması yahut Heidegger ve Kierkegaard gibi onlardan daha evvelkilerini tanımış olmaması, hatta adlarını işitmiş bile olmaması burnunun tam bir “existentialiste” olmasına bir mani teşkil etmez. Kaldı ki bu burun, kendisi de hakikaten mevcuttu, yani vardı. Kaç defa? Bunu söylemek güçtür. Bana kalırsa her an vardı. Hiç olmazsa Kudret Bey’in bu fani hayata gözlerini açtığı andan itibaren vardı. Hem de yüzünün dörtte üçünü kaplayacak şekilde, yani bir nevi şiddetle, irade ile, mütearrız bir şekilde vardı. Ayrıca bahsettiğimiz felsefenin esasını yapan zıddiyetin mekanizması ile Kudret Bey’e bir nevi “autrui”, yani gayr yahut öbürü imiş gibi düşman muamelesi yapardı:))
Reklam
Ancak insanı pozitivist bir yaklaşımla yalnızca dış gözleme elverişli davranışlarını ele alan bilimlerin sonuçlarına indirgeyerek anlayabıleceğimizi zannetmek, insanı insan yapan, onu şeyler arasında bir şey olmaktan kurtaran aşkın (transcendent) yönünü göz ardı etmek anlamına gelecek ve büyük bir yanılgıya sebebiyet vererek sosyal bilimlerin temellerini sarsabilecektir. Zira insanda bilimler tarafından anlaşılamayacak, daha derinden ve bütünsel bir yaklaşımla anlaşılması mümkün olabilecek tinsel bir yön de bulunmaktadır”. 3
171 syf.
·
Not rated
Bir çok şeyin altını çizmek bir çok şeyi not almak istedim tüm Hasan Ali Toptaş okumalarında yaptığım gibi. Hasan Ali Toptaş’ın kitap boyunca bahsedip ,bazen alıntılarla , bazen kendi hissettikleriyle anlattığı ,bazen de bizzat kendi yazılarında yer verdiği ve benim okumak için not aldığım referans verdiği bir kaç deneme, roman ve öykü :
Harfler ve Notalar
Harfler ve NotalarHasan Ali Toptaş · İletişim Yayınları · 20141,987 okunma
Değer Tesellisi
Paraya çevrilemeyen ne kadar varlığı varsa aslında insan o derece zengindir. Fransız filozof Gabriel Marcel'e göre, insanlar genellikle kendilerini sahip olduklarıyla bir ve aynı görmek eğilimindedirler. Bu eğilim onları nesne konumuna indirgemekte ve insan olmaları bakımından değerlerini yok etmektedir.
Sayfa 188Kitabı okudu
Gerçekte varoluşçuluk, her şeyden önce, bir felsefî öğretidir. Başlıca iki kanadı vardır: Karl Jaspers ile Gabriel Marcel öğretinin hıristiyan kanadını, Heidegger ile Sartre tanrıtanımaz kanadını temsil ederler. Ama ikisinin de çıkış noktası aynıdır: Varlık özden önce gelir.
Sayfa 52 - Say Yayınları
Reklam
88 syf.
7/10 puan verdi
Batının Gözünden
Bu kitap üstadın diğer kitaplarından bana göre farklıydı. Felsefi bir kitap ama bu felsefe tamamen batı felsefesinin önemli kişilerinin oluşturduğu felsefenin özetiydi şahıslarıyla birlikte. Üstadın diğer kitaplarından; İslamın dirilişi, diriliş neslinin amentüsü havasını bu kitap da beklemeyin. Eğer batılı düşünürlerden; Alain, Paul Claudel, François Mauriac, Gabriel Marcel, Martin Heidegger, jean Guitton gibi bir kaç isimle birlikte düşünceleri , felsefeleri hakkında bilgi almak istiyorsanız okunabilir.
Çağdaş Batı Düşüncesinden
Çağdaş Batı DüşüncesindenSezai Karakoç · Diriliş Yayınları · 2012181 okunma
İki Türlü Varoluşçu Okul Vardır İşlerin bunca karışması, iki çeşit varoluşçu öğreti bulunmasından geliyor: Birinci çeşit varoluşçular, Hıristiyan varoluşçulardır. Katolik mezhebinden Karl Jaspers'le Gabriel Marcel bunlardandır. İkinci çeşit varoluşçularsa Tanrıtanımaz varoluşçulardır. Bunlar arasında Heidegger'i, Fransız varoluşçularını ve beni sayabilirsiniz. Bu iki kolu birleştiren ortak yan, her ikisinin de şu düşünceyi benimsemiş olmasıdır: "Varoluş özden önce gelir." İsterseniz buna, "Öznellikten hareket etmek gerekir," de diyebilirsiniz.
Bir zenci kabilesine büyücü olarak giren şarlatan bir beyazın, yıllar içinde en ufak bir sevgi ve sempati görmeyince, insanlarla yavaş yavaş ilgisini kaybetmesi ve bunun sonucunda şaşkınlıkla yapacağı bir iki yanlışlığın onu ele vermesi ve böylece, bir kere de şarlatanlığı anlaşılınca içine düşeceği korku ve telâş gibidir bugün, Avrupanın dünya önünde düştüğü durum. Avrupa, bugün, Dünya tarafından linç edilme korkusunu yaşıyor. Sartre'den, Toynbee ve Russel'a, Albert Camus'den Gabriel Marcel'e kadar Avrupa düşünür ve filozofları bu geleceğin ürpertisini duydular.
Sayfa 9 - Diriliş
378 öğeden 251 ile 260 arasındakiler gösteriliyor.