Oğuz Atay = Psikoloji Saati
Kocaman bir beklentiyiz albayım. Öyle büyümüş ki içimizdeki yalnızlık, sevilmeyi beklerken beklemeyi sevmişiz. Sahi beklediğimiz, umut ettiğimiz şeyler bir gün gerçekleşecek mi? Gerçekleşmeyecekse bile bu çektiğimiz sıkıntılar dertler boşuna mı albayım? Ne olacak bu içimiz de ki yarım kalmışlıklar? Mutluluk bize uğramıyor albayım, mutsuzluğa
Özgürlük
Bir sabah uyandım kimse yoktu yanımda , Kolay değilmiş işte özgür olmak, Bir sabah uyandım ellerim kelepçe'de beni bulan yok, Özgürlük için haykırdım bu sabah. Haykırmak istedim kimse duymadı sesimi, Ellerim de tutmuyor artık anne, Emek senin özgürlük benim, kurtar beni anne bu çileden. ışık yok anne çok yanlızım bugün de anne, Eskisi gibi değilim anne çok değiştim ben, Bir sabah uyandım umut ettim ben sana, ya Ölüm ya özgürlük Anne... bu gece beni yanlız birakma anne eğer ki bırakırsan ölürüm anne ölürüm, Ben özgür olmak istedim beni yanlız bırakma ben sensiz yapamam anne... Bir pusu kurdular üstüme anne, Bağırdım, çağırdım kimseler duymadı beni, Galiba artık ben yaşayan bir ölüyüm. Hasret ile anmak senin için de güzel olur, Ama bunu sakın unutma anne özgürlük ve benim için elbet bir gün gelecek. ~ Yakup Köstekci~
Reklam
Kazâ ve Kader Anı
Kazâ anı gelince hiç bir tedbir olacakları engelleyemiyor.Dün yaşadığım tecrübe ile anladım ki ,İnsanlar en çok kendisini tanımayı erteliyor. Dün gittiğim mekanda davranışları ile dakikalarca “bende burdayım” demeye çalışan şahsın çabasının diğer insanlardan biri için olduğunu düşünmüştüm.Aynı mekandaki bir Hanım,tercih yapması gereken konuda
Çok sığ bir yaşamın içindeyiz. Binalar birbirine çok yakın dip dibeler ve her dairenin arasındaki duvarın kalınlığı 30 santimken insanların arasındaki mesafe çok uzak, koşsan da yetişemezsin. İnsanların birbirlerine bu kadar katılaştığını binaların arasındaki olmayan ağaçlardan çiçeklerden böceklerden hayvanlardan da anlarsın. Dünya küçük belki
Ağustos Masalı
Günlerden bir gün, dünyalardan birinde, insanların birbirini sevmediği , insanların birbirine güvenemediği bir gezegende ruhunu öfkesiyle besleyen bir adam yaşarmış . Bir deri bir kemikmiş vücudu . Kalbi , Kâbilden beter atarmış . Ceplerinde maskeler taşırmış hiç durmadan ve her gün bir tanesini yüzüne takarmış . Bazen birden fazla maske taktığı
Kabil'de kitap satan bir kız sevgilisinin geldiğini gördü, bu sırada babası da yanında duruyordu. Kız sevgilisine, "Alman yazar Yorg Daniel'in " Baban evde mi? " kitabını almaya geldin galiba?" Arkadaşı, "hayır ben ingiliz yazar Tomas Munis'in "Seni nerde gorebilirim " kitabını almaya gelmiştim." Kiz; "o kitap yok ama ABD'li yazar, Patrice Olfer in "Elma ağaçlarının altında " kitabını önerebilirim." Arkadaşı; "Çok güzel! Belçika'lı yazar Jean Barner in "5 dakika sonra ararım " kitabını yarın getirebilir misin?" Kız; "Memnuniyetle. Ayrıca Fransız yazar Mishel Daniel'in "Asla yanlız bırakmam " kitabını da öneririm." Bu konuşmadan sonra babası, "bunca kitap çok değil mi? Bunların hepsini okuyor mu?" Kız "evet baba, o çok zeki çocuk hepsini okur." "Benim çok güzel ve sevimli kızım öyleyse ona Hollandalı yazar, Frank Martinis'in "Ben geri zekalı değilim " kitabını da öner onu da okusun ,ayrıca sen de oku. 😀
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.