Olabildiğince dramatize olan hayatını yazarlık yaparak idame ettirmeye, aza kanaat edip çoğun derdinde değil de daha çok kendinin ki gibi süre gelen hayatların da yanında olmaya çalışan ve açlığından midesinin yapıştığı dönemlerde farklı objeleri emikleyip ağzının boş kalmamasını sağladığı, vurdumduymazlığının yanında pozitif düşünceleriyle ağzına atacak birkaç lokma bulma derdinde olan ve kendisine iyilik yapılan noktada katı olabilen bir karakterle; yalnızlığının ve hayatının zorluğunun sınırını çiziyor olması anlaşılıyor.
Sefaletin; umutları ve yaşama hevesini nasıl yok ettiğini her satırda hissettiriyor.
Baştan sonra “garibanın yüzü gülür mü” diyen dayıyı anımsatan 158 sayfalık, okumayanı dövüyorlar serisinden bir kitap.
Zamanında fenomencik okurların hepsinde anlaşıp sözleşmiş gibi sayfalarında dolanan, önyargıyla alıp okuduğum bu kitap, aksine okuduğuma memnun etti beni. İlk defa işe yaradılar.