Şair Mustafa Akar, o çok sevdiğimiz Orta Dünya İlmihali şiirine "masamıza leyla gelsin ta ürdünden ama istesek gelir / bize ince parmaklarını şaklatarak nizar kabbaniden bahseder" dediğinde henüz şairimizi okumak bir yana, ismini dahi duymamıştım. Kimdir Nizar Kabbani?
"Nizar Kabbani, Türk asıllı Suriyeli şair, yazar ve diplomat. Eserleri bir çok dile çevirilen ve Arap dünyasının en tanınmış şairlerinden biridir." diyor Vikipedi. Böylece tanıdığım şairin Gazaba Uğramış Şiirleri'ni internette görünce satın almak istedim. Gelen kitabın kapağını açınca gözüme ilk ilişen şiir şöyleydi; "El öpmez benim şiirim / Doğrusu sultanlara düşer / Şiirimin ellerini öpmek!"
Bu şiir, kitabın özetiydi adeta. Baskının, sansürün, zorbalığın ve dahi birçok zulmün cirit attığı bir coğrafyada, şiirler için savaşıp şiirlerle ölenlerin coğrafyasında artık çok zordu şiir söylemek. Ve Nizar Kabbani, bunca imkansızlıklar arasında şiir söylemiştir. Hem de hiç korkmadan, çekinmeden, jurnallenmekten ürkmeden. Bu kitapta da bu cesaretin esintileriyle, gerilen yayın açılma kuvvetiyle, susturulmaya çalışılanın kuvvetlenen sesiyle karşılaştım. Dünya düzenine, bu baskıya ve eskiye özleme dair birçok detaya sahip şiir kitabına ilişkin bana da düşen ellerini öpmek şairin.