Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet, cihanda bir nefes sıhhat gibi. Saltanat didükleri ancak cihan gavgasıdur, Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi (En güçlü hükümdar olmasına gönderme yapıyor) Ko bu ayş ü işreti çünkim fenâdur akıbet,(İçki içmek insanı azdırır sonu kötüdür) Yar-ı baki ister isen olmaya taat gibi.(ancak, Allaha ibadet ederek baki hayatı yakalayabilirsin) Olsa kumlar sayısınca ömrüne hadd ü aded, (Ömrüne ömürde katılsa) Gelmeye bu şişe-i cerh içre bir saat gibi. (Kıyamet günü hesaba çekilecek ve kaybedeceksin gibi...) Ger huzur etmek dilersen ey Muhibbî(Kanuni kendine sesleniyor) fariğ (yüce) ol! Olmaya vahdet cihanda kûşe-i uzlet gibi. (Dünyanın en kudretli padişahı olacağına bir köşede yalnızlığın tadını çıkarsan daha mutlu olursun) Kanuni Sultan Süleyman Ortaokul'da iken edebiyat hocası bu gazel'e gönderme yapmış ve üzerinde baya bir muhabbet etmiştik. Zaman geçtikçe insan Kanuni Sultan Süleyman'ın ne demek istediğini daha iyi anlıyor. Gözünü para hırsı bürümüş müteahhitlerin bizleri hapsetmeye çalıştıkları dikey hapishaneleri gördükçe tüylerim diken diken oluyor. Kaçıp uzaklaşmak ve bir köyde sevdiğim kadınla baş başa sessizliği dinleyerek yaşamak istiyorum. Hepinize sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir ömür dilerim.
Gazel
Yüksek sesini bu aleme Davut gibi sal Çünkü bu gök kubbede baki kalan ancak hoş bir seda imiş (Bâki)
Reklam
Ölüme Gazel
Ne kötü bir dünya bu; sevgisiz, acımasız Yaşarken dolu dizgin, ölüvermek apansız Sen, en güzel yerinde olsan bile yaşamın Alırlar, götürürler bir yerlere zamansız Bütün o sevdiklerin, dostların, yakınların Koyup giderler seni orada yapayalnız Çalkalanır gidersin kapkara bir boşlukta Ne sevinç, ne de keder; artık her şey anlamsız Hakkın yok üşümeye, ağlamaya, gülmeye Unutma! ölüsün sen, boş bir kalıpsın cansız Her şey geride kaldı, ne sandın yalan dünya Gördüğün gibi işte; bir ölüm var yalansız. Ümit Yaşar Oğuzcan
Tanbûr'un ağladığı, bendirin şahlandığı, sevilen ve sevdiren; sevene sevdiğini bildiren, gönlü bir hoş ve cûş eden... Bunları düşünürken, tam da Âşık Veysel, ''Bir seher vaktinde...'' diye başlayıp, ''Bu sevda başından irılmaz dedi, Aşkın deryaları durulmaz dedi, Her güzele meyil verilmez dedi, Bir baktı yüzüme; güldü gizlendi.''
René Descartes
İyi kitaplar okumak, geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir. İçinde bulunduğum durumu daha iyi nasıl açıklayabilirdim ki, beni bu zahmetten kurtarman ne büyük incelik Descartes. Halet-i ruhiyemden habersiz, benim gibi öğrenme açlığı çeken ve bilginin peşinde olma arzusunu yitirmeyenler için tek cümlede 'hastalığın' tanısını koyman ne büyük incelik... Ne zaman Schopenhauer'in bir kitabını okusam kendimi ulaşılmaz alemlerin içerisine dalmış, kaybolmuş ve yolunu asla bulamayacak, insan olma derdinden muzdarip, tüm ufukları dolmuş, taşmış hırçın dalgalı bir denizin içerisinde ki bir kum tanesi gibi hissediyorum... Yaşadığın çağa denk gelmemek ne büyük kayıp benim için, senin ile hasbihal etme ve beni anlamlandıramadığım için kıvrandıran, kronikleşmiş konu başlıklarında sana danışma şansından mahrum bırakan 'kader' sistemine her gün gazel yakıyorum...
HER İKİ ADIMDA BİR UYGUNSUZLUĞUNU (YALNIZLIĞINI) ALGILAYAN BİRİSİNE GAZEL İlkin tarlaların ve otlakların ve suvatların Ah benim güzel cahilliğim Bitmeyeceğini sanırdım karanlık olmadıkça Yaralı kalbim gürbüzdü sevişkendi Bir şehir akşamında karanlık olmadıkça Irmak boylarında gider gelirdim gider gelirdim Elimde ceset çekmeye yarayan bir uzun
Reklam
380 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.