“Yoklansın kafası mezarda her ölenin Farkı var mı bakalım, hükümdarla kölenin? Gazneli Mahmut”
Gazneliler
10. yüzyıl ortalarında Afganistan ve Horasan'ın bir bölümünü kaplayan geniş alanda Gazneli Türk Devleti kurulur. Devlet, Samanoğullarından kopmuştur. Samanoğulları ordusunda yetişen Alp Tekin, Horasan valiliğine atanır. Daha sonra burada kesin bir haksızlığa uğrayacağını anlar ve buyruğundaki Türklerle birlikte Afganistan'daki Gazne şehrini ele
Reklam
Şevket Süreyya Bey de, Kırım’da, tek başına Kafkaslara geçmeye çalışan yalnız adam Enver Paşa’yı şöyle değerlendirir: “Osmanlı İmparatorluğunun 1897-1908 arasındaki askerler, kurmaylar neslinden biri, yani hayatlarında yenilgi kabul etmeyenlerden bir Yıldız Adam... Enver Paşa romantik miydi? Hayır! Bir hayalperest miydi? Belki... Fakat, şüphe yok ki, kararlarında sınırsız bir ihtiras adamıydı. Eğer, çağ başka bir çağ olsaydı, eğer çağın akımları değil de, dünya, Orta Çağ şartları içinde bulunsaydı, belki Enver Paşa da, o gün orada ve bir Adsız olarak çıktığı yolda, bir gün, belki bir Sevüktekin, bir Gazneli Mahmut, ya da bir Selçuk veya Timur olur, çıkabilirdi. Hem de henüz otuz sekiz yaşındaydı.” (Aydemir, a.g.e., c.3, s.499-500)
MEDRESELER
ilk defa büyük çaplı olmak üzere 11 yüzyılda Selçukluların meşhur veziri nizamülmülk Bağdat'ta 1066 da dünyada şöhret kazanan nizamiye medreselerini açtı daha önce Abbasi halifesi memun Horasan'da valiliği sırasında bir medrese açmıştır. -Meşhur alimlerden ibni Furk'un medresesi, -Ebubekir el beyhaki'nin medresesi olan Medreseyi Beyhakiyye, -Sultan Gazneli Mahmut'un kardeşi Nasr bin Sebük Tegin in yaptırdığı Medrese-i Saidiyye, -Meşhur bir vaiz olan İsmail ustura Bade nin yaptırdığı medrese, -Fatih Ebu İshak el isfehani adına yapılan medrese ilk medreselerdendir. • Osmanlılarda ilk medrese Orhan Gazi tarafından 1331 de iznik'te yaptırıldı. Medreseye ilk olarak Mevlana Davut Kayseri'yi tayin etti.
1020'lerin başlarında ufak Selçuklu yabgusunun ünü o denli artmıştır ki tarihçiler bile onun koca Gazneli Mahmut'a meydan okurcasına, "Sultanın filleri varsa, bizim de oklarımız var" dediğine ikna olmuşlardır.
'Gök bilimi' Alanındaki Katkılardan Ufak Bir Kısım (3);
En büyük Müslüman bilim adamlarından biri olan Abdul Rahman Muhammed bin Almad Beyruni, Gazneli Mahmut (977-1030)’un himayesinde yaptığı çalışmalarla, Bağdat geleneğiyle Hint bilim adamları arasında önemli bir köprü oluşturuyordu. Beyruni, farklı farklı bilim dallarında da yayımladığı bir dizi eserin yanı sıra, dünyanın çeşitli kentlerinin enlem ve boylamlarına ilişkin önemli listeler de yayımladı. Bilge bir hükümdar olan ve çok sayıda bilim adamı ve ozanla dostluklar kuran Selçuklu Sultanı Melik Şah (1072-1092)'ın gök bilimle olan ilişkisi tutku düzeyindeydi. Onun teşvikiyle yapılan gözlemler sonucunda oluşturulan takvim, Gregoryan takviminin yürürlüğe konmasından tam 1000 yıl önce ondan daha doğru veriler sunuyordu. (...) ...Müslümanlara ait gök bilim çalışmaları en yüksek noktasına Büyük Timur’un torunu olan Uluğ Bey döneminde ulaştı. Adı, babası Şah Ruh'un adıyla birlikte sanat ve edebiyat döneminin, yani Timur Rönesansı'nın mimari olarak anılan Uluğ Bey, aynı zamanda iyi bir gök bilimciydi. O, Bağdat okulunun son temsilcisi olarak bilinir. Eserlerinin 1437 yılında yayınlanmasından sonra gök biliminin onun zamanında ne kadar yol aldığını ve geliştiğini etraflıca görebiliyoruz. Kepler'den yüz yıl önce antik çağla modern gök bilimi arasındaki bağlayıcı zinciri Uluğ Bey oluşturuyordu.
131 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.