Ah Berger, öylesine bendin ki.. Hayata dair tecrübesiz, kırılgan ama bir o kadar da öfkeli. Her ne kadar hayatın acımasızlığından yakınıp kopsan da bu hayattan, tutunacak bir dal buldun kendine ama geç kaldın. Kızıla yakalanmış küçük çocuk yitirdiğin her şeyi, yaşama hevesini,hevesle seçtiğin o mesleği niye seçtiğini sana hatırlattı. Hayatına yeniden anlam kattı. Ama o küçük çocuk sebep oldu senin bu hayattan gitmene de. Ne kadar acı. Çocukların hayatı tanımadığı için güçlü bir şekilde atlattığı o hastalık, yetişkinlerin hayatın sillesini yediği için ölümüne sebep oluyor.
Çok ders çıkarılması gereken bir hikaye yazmış Stefan Zweig. Her satırında kendimi buldum, kendimi üçüncü bir gözden izledim sanki.
Hayat treni kaçıp gidiyor, o treni yakalamaya çalışırken heba oluyoruz ve yaşamın güzelliğini kaçırıyoruz. İnsanlara belki de bu kadar kafa yormamalı ve anın tadını çıkarmalıyız. Faydalı bireyler olabilmeliyiz. Kendimi yapayalnız, çaresiz hissettiğim bu gecede yalnızlığınla bana dost olduğun, yaşama sevincinle de örnek olduğun için teşekkür ederim Berger. Hep aklımda kalacaksın.