Bu kitap ne bir roman, ne de hikaye. Bu kitap hayatın kendisi, biraz da bitmesini hiç istemeyeceğiniz bir şiir gibi...
Bu kitapta asla uzun uzun betimlemelere denk gelmeyeceksiniz gerek de yok zaten. Çünkü; ya kendinizi göreceksiniz ya da çevrenizde ki birisini... Ama asla uzağı, hiç bilmediğiniz bir hayatı göremeyeceksiniz... Belki de en güzel yanı da bu. Bildiğiniz hayatı şiir tadında biraz da hüzünlü bir türkü tadında okuyacaksınız... Bazen çok geçmişe gideceksiniz, çocukluğunuza bazen de şuan yürüdüğünüz sokaklarda, okuduğunuz okulda ya da çalıştığınız ortamda bulacaksınız kendinizi.
Radyocu bir gencin kendi iç sesiyle; kavgasını, öfkesini, aldanışını okuyacaksınız. Doksanlarda üniversitelerde ki yaşanan sorunlardan, sömürülen emeklere, dinden aşka bir çok konuya denk geleceksiniz kitapta.
Ben 1000k da alıntılarına denk gelmeseydim büyük ihtimal asla Tarık Tufan'ı tanıma şansım olmayacaktı. Son zamanlarda okuduğum en iyi yazarlardan biri oldu. Diğer eserlerini de okuyacağım ve umarım hepsinde de bu kitabı okurken aldığım zevki alırım.
Henüz Tarık Tufan okumamış olanınız varsa geç kalmayın tanışın biran önce derim.
Herkese iyi okumalar.