Kişiliğimizi ve davranışlarımızı şekillendiren nedir, içinde var olmak zorunda kaldığımız çevre mi? Peki bunlar oluşurken ne kadar dinleriz kendimizi ya da ne kadarı gerçektir bize ait olduğunu sandığımız özelliklerin, bilinmez.
Kitapta belirtilen burjuva kesiminin iyi ahlak klişesi ve sadece kendilerinden olan seçkin çevre diyaloğu ya da alt tabakanın ana karakterde merak uyandıran yaşam tarzı ne kadar içten? Alt tabakanın bu denli samimi yansıtılması sadece ana karakterimizin kendi hissiz yaşamından bunalmışlığının sonucu olabilir mi ? Yani onlar için de kendi hayatları bir bunalım yaratıyor olamaz mı ?
Doğrusu insanı şekillendiren, her ne kadar inkar etse de kalıpları belli bir çevrede var olmaktır. Çünkü bu kalıplar oluşturur insanın değer yargılarını, bu değerler kötü bile olsa kanıksanmaları varoluşsal bir problem anlayacağınız. Zaten kahramanımızın, esasen hiçbir pişmanlık duymamasına rağmen “çalma” eyleminden sonra kendini sürekli bir iç hesaplaşmaya davet etmesi de bundan değil mi ?
İçimizde hem iyilik hem kötülük barındırdığımız gerçeğiyle yüzleşmek ve kendimizi bastırmadan, hayatı bize sunulan çerçeveden ibaret sanmadan, özgür seçimler sonucunda gerçek yaşamın farkında olarak iyi kalabilmek dileğiyle...