"Benim adıma, annen adına, şunu unutma ki, biz öyle ya da böyle sağ kalanlar olarak tanımlanabiliriz. Tamam mı? Bil ki, biz hep hayata tutunduk. Başka ne yapabilirdik ki?"
Sayfa 258
Gece, Gündüz ve Mutluluk
Gece mesaisi yerini gündüze bırakmıştı. Sadece bir saniye için hayatında mesaisi olması gerektiğini düşündü Zargana. Yani yaşanacak zamanın tercih edilmesi gerektiğini. Gece ya da gündüz. İkisini birlikte yaşadığı için mutsuzdu insan. Kaldıramıyordu aynı hayatın içinde hem geceyi hem gündüzü. Onun için uyku vardı belki de. Ve onun için o kadar mutsuzdu belki de uyuyamayan insanlar.
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
Kara saçını örmezler seni bana vermezler Gel bu gece kaçalım Ay Karanlık görmezler
Olmadığınız birşeyi olmayı hedeflerseniz, başarısızlığa mahkumsunuz.
Sayfa 91
Kur’an yıldızlarına perde çekilmez. Gözünü kapayan yalnız kendi görmez, başkasına gece yapamaz.
Reklam
Çünkü aynı demlikten içilen çaylar gibi aynı düşünceler, hisler veya hikayeler, insanları birbirine doğru çekerler.
Bilirsin Ötüken'de, Katun derdi çetindir:)
"Hey! Onbaşı!... Belli ki kılıcın çokça keskin! Dilerim ki, usun da çıksın yağıya baskın..." Sesinden tanımıştı Yamtar, Onbaşı Pars'ı, Dedi: Bir deneşelim, kimin keskindir usu! Pars dedi: - Deneşelim! Karşılık ver soruma! Işbara Alp çok bunlu. Ne dersin bu duruma? - Geçende yenik düştü kılıç oyunlarında, Onu düşünüyordur Yüzbaşımız bu gece! Pars dedi: Bilemedin kaybettin yarışmayı!... Yamtar dedi: - Deyiver, sebep ne imiş sence? Pars dedi: Yüzbaşıyı bunlu eden Katundur. Bilirsin Ötüken'de, Katun derdi çetindir! Yüzbaşı Işbara Alp binbaşı olacaktı, Türkeli'nde Çin işi yüzüstü kalacaktı!...
Direnme gücüne sahip olanlar başkalarından farklı insanlar değildir. Aradaki tek fark, onların aklında belli bir hedef olması ve o hedefe ulaşmaya kararlı olmalarıdır. Direnme gücü, dikkatimizin kolayca dağılabildiği bir hayatta odağımızı koruyabilme yeteneğidir.
Sayfa 91
“İnsana dair her ne varsa, birer tohum gibi kalp tarlasına ekilidir. İnsan neyi sularsa, o yeşerir.”
Reklam
Her şeyin telafisi zamanla mümkün ama zamanın telafisi yok. Akıp giden nehrin kâinatı besleyip geriye dönememesi gibi hem çare hem de bîçare zaman; insanın pek çok kimseye deva olup kendi yaralarını saramaması gibi.
“Lakin gamı da demi de birdir; hayat bölünmez bir bütündür.”
Ber-vechi muharrer mektepten şahâdetnâme ahzıyla kaleme girip de mutasarrıf paşaya ve bazı memurlara İstanbul’dan gelen gazeteleri ve mevkut risaleleri ve “1279” (1863) senesinde intişar eden Mecmua-i Fünûn’un ilk nüshalarını okudukça Avrupalıların mekteplerinde neler öğrendiklerini ve ne türlü sanayi ve terakkîyât vücuda getirdiklerini anlayabildiğim kadar anlayıp dedemin ve babamın meslekleri olan sanatkarlık ve tüccarlık sınıflarındaki erbâb-ı sana’ât ve ticaret cemiyetlerinde gazeteleri ve sâir matbu yeni eserleri okumak istedikçe bazen kerhî dinlerler ve bazen bunlar hep yalan ve gavur işidir, okuma derler, bunların yerlerine Battal Gazi ve Kan ve Hayber Kaleleri ve Gûl-i beyâbânî ve Binbir Gece ve Hamzanâme kitaplarıyla yazma destanları ve safsata-âmiz hikaye ve masallar okuttururlardı.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.