Pekala," demiş Utnapiştim, "Sana bir şans daha veriyorum. Eğer okyanusun dibine kadar yüzebilirsen orada dipte yetişen büyülü bir bitki bulursun. Onu koparıp yediğin takdirde, tekrar gençliğine kavuşursun:' Gılgamış hemen fırlamış, ayağına bir taş bağlayıp okyanusa atlamış. Dibe kadar batmış. Orada büyülü bitkiyi bulmuş. Bitkiyi koparıp, okyanus yüzeyine kadar yüzmüş ve evine doğru olan uzun yolculuğuna başlamış. "Eve gittiğimde;' diye düşünmüş, "Bitkiyi yerim ve böylelikle sonsuza dek yaşarım:' Ancak bir gece Gılgamış uyurken bir yılan sürüne sürüne ona yaklaşmış ve bitkiyi bulmuş. Bitki çok güzel koktuğundan yılan bitkiyi yemiş ve anında gençleşmiş. işte bu yüzden yılanlar deri değiştirirler. Yaşlanmaya başladıklarında, buruş buruş olmuş eski derilerini atıp tekrar gençleşirler.
Rüzgar olup saçlarının teline dokunsam.
Güneş olup yüzünün ışıltısını ortaya çıkarsam.
Gece olup gözlerini dinlendiren uykun olsam.
Sen ben olup ya da ben sen olsam.
Birkaç defadır akşam namazından sonra hemen yatıp gece 3 gibi kalkmayı deniyorum; çok güzel oluyor :) Uykunuzu iyice almış oluyorsunuz, sabah telaşınız yok, her şeyi yetiştirebiliyorsunuz, işe/okula öğlen gidiyor gibi hissediyorsunuz..
Bırak her zamanki gibi, karanlık kalsın odam..
Zaten konuşmaya, zor ikna olmuş yüreğim..
Utanırım, korkarım, susarım gözlerimi görürsen...
Ne çok demlendin yüreğimde,
Ne çok yudumladım seni ruhumla,
Ve ne çok öldüm ben sana.
Bir ben bilirim, birde bu karanlık gece...
Şehrin sokaklarında insanlar niye uyur
Niye şarkı söyler sarhoşlar camlarda
Niye gece kuşları,
Meyvasını paylaşır uykumuzun?
Niye büyük annem
Sarı bir gül kokan baş örtüsünü
Örter üzerime?
Niye gece yarısı misafir gelmez
Halbuki Tanrı kapı komşumdur