O gece Allah'ın dinini değiştirenlerin veya O'na şirk koşanların ve başka ilah edinenlerin yurtlarında hayatın değiştiği geceydi. O gece, İran Kisrası'nın korkunç bir rüya görüp devletinin sona ereceğini anladığı ve yalnızca sarayını vuran şiddetli bir deprem sonrasında yirmi iki kulesinin yıkıldığı geceydi. O gece ateşe tapanların yüzyıllardır yanan ateşlerinin birdenbire sönüverdiği geceydi. O gece Yahudilerin Lut Gölü civarındaki kutsal Sedum Nehri'nin hiç sebepsiz yatağını değiştirdiği geceydi. O gece Sava Nehri'nin beslediği gölün birdenbire kuruyuverdiği geceydi. O gece kâhinlerin, yaptıkları batıl işlerine kesat geldiğini anladıkları geceydi. O gece meleklerin ve cinlerin, bitkilerin ve hayvanların, taşların ve toprakların, suların ve yellerin "Müjdeler olsun, müjdeler olsun, Hakk'ın nuru, bütün maddesiyle ve manasıyla ortaya çıktı, müjdeler olsun!" diye nidalar ettikleri geceydi.
". . .
Bunu düşünmek bile çok saçma geliyor, her şey akşam yemeği sırasında bir gece öncesinin rüyalarının göründüğü kadar aptalca ve ihtimal dışı görünüyordu."
Gece oldu, şimdi daha yüksek sesle konuşur tüm çağıldayan pınarlar. Benim ruhum da çağıldayan bir pınar. Gece oldu, şimdi yeni uyanır âşıkların şarkıları. Benim ruhum da bir âşığın şarkısı.
öyle gerçekti ki sokaktan o geçtiği vakit,
kalbi yok – taşır gövdesinde şüpheli bir paket!
benim önümde birkaç dize
onun evinde bir gudubet var!
tıpkı bembeyaz bir yarı tanrı,
dönüp bakarken yere düştüğüm.
dilimde bir ay şarkısı saat on beş otuz;
sen arnavut taşlar üstündesin okus pokus,
o gece demlenir kimin koynunda ─e pes be!
kanar koynunda bir karanfil pis bir nefesle,
herkes ona bakardı sanki çizmiş onu monet!
susardı dudaklarımda shakespeare'den bir sone,
ağzında çıkan her ifade renk ve dua
bir kısa öykü anlamdan kurtulan merhaba.