Yaşamıma ve onun gizli rengine baktığımda içimde gözyaşı titreşimi gibi bir şey oluşuyor. Şu gökyüzü gibi. Aynı anda hem yağmurlu hem güneşli, hem öğleüstü hem gece yarısı.
Garibin anası pencerelerden
Yanık türkülerle yollara bakar
İncecik yüzünde her akşam üstü
Çizgi çizgi nokta nokta bir efkar.
Fakirin anası her sabah sessiz
Ağlar çocuğunun aç çıplak durduğuna
Elleri koynunda kalır çaresiz
Okuyan Bir İşçi Soruyor
Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan,
kim yapmış Babil’i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
altınlar içinde yüzen Lima’nın?
Ne oldular dersin duvarcılar
Çin Seddi bitince?
Yüce Roma’da zafer
İngiliz yargıç, gece yarısı parktan geçen kızı korkutan adama 7 yıl 7 gün hapis verince,
şaşıran gazeteciler sormuşlar:
-"Adam kıza elini bile süremedi.
Kızın çığlıklarına yetişenler de adamı yakaladılar.
Bu 7 yıl, 7 gün çok değil mi?"
Yargıcın yanıtı hukuk tarihine geçecek düzeydedir:
- "Kızı korkutmanın karşılığı 7 gündür.
7 yıl, ingiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır."
Hikaye doğru mu bilmiyorum ama insan hayatına değer verilen bir dünyada geçiyor olması muhtemel.
Oğullarınıza: Karşı cinse saygı duymayı öğretin.
Gece yarısı evine dönen kadının "aranmadığını" öğretin.
Bir kadının omzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin. Dokunmaktan korkmamasını öğretin.
Sevmenin değer verme olduğunu öğretin.
Sahip çıkmayla sahibi olmanın farklı olduğunu öğretin.
Hiç kimseyi küçük görmemeyi öğretin.
Ama bunları önce kendi içinizdeki "çocuğa" öğretin.
Sevgili sonraki kuşaklar!
Eğer bizden; daha doğrusu bizim olduğumuzdan daha adil,
daha barışçı ve daha akılcı değilseniz,
canınız cehenneme.
*Albert Einstein