yazar olayları kahramanın gözünden sade ama edebi yanı da bulunan bir dille yazmış.
Olayların tamamiyle gerçeklere dayanıyor olması yürek burkuyor.
Kitabın ana karakteri genç bir konservatuvar öğrencisi olan Suada.
Suada Bosna Hersek'te yaşayan Müslüman bir Boşnak. Dillere destan güzelliği, inatçılığı ve çabucak öfkelenen bir yapısı var.
Konservatuvar okumak için teyzesinin yanında kalıyor, okulunun ilk günü kendisinin deyimiyle yıldırım aşkıyla birine tutuluyor.
Tutulduğu kişi olan Tarık da hiç vakit kaybetmeden ona hislerini söylediğinde romantik bir ilişki başlıyor.
Bu kısımlar beni biraz sıktı çünkü bir ilişkinin bu denli çabuk başlaması ve yoğun olması beni düşündürdü.
Her şey çok güzel giderken sonrasında durumlar pekala değişmeye başladı. Bazıları yavaş yavaş kötü günlerin gelmekte olduğunun en başından bilincindeyken bazıları inanmıyor ve bir zaman sonra insanlar gözlerini savaş ortamında açıyor..
20.yüzyılda yani modern zamanlarda tüm dünya bu savaşa, işlenen berbat suçlara şahit oluyor.
Birkaç yerde gerçekten gözlerim doldu ve çaresizliği iliklerime kadar hissettim. Öfkelendiğim de çok oldu.
Savaşa dair konulardan uzak kalmak istesem de onca insanın sessiz çığlığı olan bu kitabı görmezden gelemezdim.