Sayfalara sığdıramayacak olsam bile seni, şöylesine yazardım kahverengiye,
"Dilimin en güçlü lisanına atıflar.
Dünya ve ahiret arasındaki tek nefesim. Bahçemin her bir gecesi. Gecemin her bir yıldızı. Bu böyle sürüp giderdi asırlar sonra. Hâlbuki bu asırlar öncesinden her bir yaşanmışlık aslında koskocaman bir yaşantısızlık. Hayatımın milat noktası. Sıfırın derin anlamından martılara kadar uçuşan bir bütünlük. Senin varlığın, değil kağnılara, akçaağaçlara armağan. Dilimdeki dökülen her bir tüyün iyi ki hecesi. Gözlerimin her yumuk hâlinin en güveniliri. Gönlümün kenarı, yüreğimin yoncası. Bir deli bahtiyar oluvermiş bir gün. Dağlar taşlar âşık olmuş, tutunmuş yaşamın ve gökyüzünün her bir tonuna. Yazımın tek sevgili hâli. Niceler nicesi mısralarımın boşa gitmemişliği. Zehralardan tut nice Halil İbrahimlere kadar bana her şeyi öğreten tek evim. Her nasıl bir kere değil, on kere öldüysem senin için, bu vatan uğrunda şehit olmaya da varım. Şehitlerin arkasından asla keşke denilmez. Fakat benim tek şahidim sen, keşke hep böyle bahçemin parçası olarak kalsan. Hayallerim yalnız senin için. Süt yavrusu gibi beni koruyup kollayan annem. Daim huzurlarımız hikayemizi doldursun. İlkim ve iyikim. "
Ve sonrasında ilk defa kalemimin yenik düştüğünü görürdüm. İnsan ailesi olunca sırtlanıyor bir kaplan misali bütün harfleri, bütün dilleri. Bu sefer farklı. Bu sefer kahve tonu değil, umudun rengi mavi.
Yazardan okuduğum ilk kitaptı lakin sanırım aynı zamanda son da olacak. Öncelikle kitap aşırı dramatize edilmişti ve bitirene kadar resmen can çekiştim. Olmadık yerlerde yaşanan olaylar, hastalıklar ve ölümler beni kitaptan soğuttu.
Yazarın anlatımının fazlaca basit olmasının yanı sıra çok fazla anlatım bozukluğu da vardı ve bu kitaba odaklanmama engel oldu. Bunun haricinde Aylin karakterini pek sevemedim ve Yiğit karakteri de aynı şekilde. Karakterleri benimseyemedim ve bu yüzden okumaktan keyif alamadım.
Kitabı okurken çok fazla zaman akışları vardı. Neredeyse iki, üç bölümde bir sürekli aylar yıllar geçiyordu ve bu durum beni ziyadesiyle sıktı.
Kısaca benim çok fazla sevemediğim bir kitap oldu.
"Bazen direnmek yerine, yardım istemeyi denemeli
insan, Küçücük bir kız ya da yirmi alt yaşında bir kız,
hiç fark etmez; sadece..." dedi ve bana bir adım yakla-
sp benimle burun buruna gelecek șekilde durduğunda
"Sadece 'yardım eder misiniz?" demesi yeterli," diye
eklediğinde nefes alamadığımı hissettim."