"Bir yıldız için nebula neyse düşünce için o olan gündüz düşü, uykunun yanı başında konuşlanır ve uykunun sınırı olarak onunla yakından ilgilidir. Yaşayan saydamlıklarla dolu bir atmosfer: İşte bilinmeyene bir başlangıç. Ama onun ötesinde Mümkün Olanlar Diyarı uzayıp gider, hem de uçsuz bucaksızca. Başka varlıklar, başka gerçeklerdir orada olan. Doğaüstü bir yanları yoktur, sonsuz doğanın esrarengiz devamıdırlar yalnızca... Uyku Mümkün Olan'la temas halindedir, ki ona olası olmayan deriz. Gecenin dünyası bir dünyadır. Gece gece olmaklığıyla bir evrendir. ... Bilinmeyen dünyanın karanlık şeyleri, ister hakiki iletişim yoluyla olsun, ister uçurumun erişilmez uzaklıklarının hayali bir büyüteç altında büyümesi yoluyla olsun insana komşu oluverirler... ve uyuyan kişi, tam olarak görmeden, hepten bilinçsiz de olmadan bir anlığına o yabancı hayvansallıkları, tuhaf bitki örtülerini, korkunç ya da parlak solgunlukları, hayaletleri, maskları, siluetleri, çok başlı yılanları, karambolleri, aysız ay ışıklarını, muğlak mucize bozumlarını, karanlık derinliklerde serpilip büyüyenleri ve ortadan kaybolanları, gölgede süzülen şekilleri- adına Rüya Görmek dediğimiz ve aslında görünmez bir gerçekliğin yakına sokulmasından başka bir şey olmayan bütün o gizemi görür. Rüya Gece'nin akvaryumudur."
Sayfa 107 - Ursula K. Le Guin - Rüyanın Öte Yakası
Sen, ey fısıltılı şarkı, ardında hesaplaşması bitmeyen bir tarçın kokusu bırakıp gittin ya, işte o geceden beri lanet okuyorum aklını çelen yıldızların puştluğuna. Göz kırpmasalardı sana, düşmezdin gecenin idam etmeyi seven karanlığına.
Yazmam Daha Aşk Şiiri
Oydu bir bakışta tanıdım onu
Kuşlar bakımından uçarı
Çocuk tutumuyla beklenmedik
Uzatmış ay aydınlık karanlığıma
Nerden uzatmışsa tenha boynunu
... O kadar ki gecenin sırrına vakıf olanlar mutlu uyuyanlar değil mutsuz uyanıklar. Gecenin sırrı kapılarını ancak acı çeken kalplere açıyor. Bu yüzden geceler uykudan çok uyanıklık taşıyor.