Zaman bazen kuş gibi uçar bazen de solucan gibi sürünerek geçer; ama insan en çok zamanın ağır mı yoksa çabuk mu geçtiğini fark etmediği vakit kendini iyi hisseder.”
Aşkı sordun... Sana gerçek bir aşkın hafızama yazılıp silinmeyen hikâyesini anlatayım istersen...
Daha üç günlük evlilerken İstiklal Harbi'ne çağrılır damat ve elinin kınası solmadan ayrılık düşer gelinle damadın arasına. Doyuma ulaşmayan bir vuslatın yazgısı vardır onların ayrılıklarında...
İşte o zaman hazin hikâyesi başlar aşkın...
Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur."
Akıllı insanlar, attığı birkaç sloganın işe yaramadığını deneyimledikten sonra slogan atmamaya karar veren kişilerdir. Onlar gerçekten deneyimlemedikleri, meleke haline getirmedikleri bir söylemi dile getirmezler. Diğerleri ise dünyada asla karşılık görmeyecek söylemleri slogan olarak tekrar ederler.
Bunlar iki çeşittir; birisi sloganı sınayacak
Zaman değil, bir sonsuz hüzün, dedim, usulca doğrularak. Yazarken, yaşarken... bir çınlama, bir ân, beşinci mevsim, on üçüncü ay, sekizinci gün. Belki de bir yetinmeme ruhu. Giz li bir geçicilik acısı. İçimizde dışımızda bir boşluk. Geçer ve yoktur. Her şey yabancıdır artık. Hem acı hem arzu, hem hayal hem hatıra, hem unutuş hem kırbaçlı bir bellek. Eşyalar, ağaçlar, kuşlar, dağ başları, lambalar, ay ışığı, ırmaklar, sesler, parmaklar, çocuklar... gövdemizde çiçeklenen ne varsa, kalbimizde yaprak dökmektedir aynı anda. Zaman hüzündür(...)
"Gelin bütün yıldızları doldurun
Karanlık yalnızlığıma.
Ne ışıldar yanım yörem, ne ışır
Ölürsem yalnız ölürüm
Seversem yalnız severim
İnsanlar gelir geçer ömrümden ama
Macera benimdir geçmişlere karışır.."