Bence tüm sıkıntı, esasen bir hayvan olduğumuzu bir türlü kabullenemememizden kaynaklanıyor. Bak basitçe anlatayım. Bizi diğer tüm mahlûkattan farklı kılan sevgili beynimiz, içerisinde işte o tüm mahlûkatın bilgisini de taşır. Sürüngen beyin, limbik sistem ve korteksten oluşan bu muazzam yapı, doğru yerlerine basıldığında muhteşem sesler çıkarır. Cinsellik sürüngen beyinle ilgiliyken, duygular limbik sistemde dolanır. Fakat elimizde, bizi akıl ve izana davet eden korteks gibi bilge bir kozumuz vardır. Aşk dediğimiz şey, kabul etmek gerekir ki, insan icadıdır. Biz icat ettik aşkı. Yerleşik düzene geçtikten sonra gelişen toplumsal kültürün biyolojiye etkisi sonucu aşık olmak üzere evrimleştik. Öncesinde genlerin devamı için aşka gerek yokken, zamanla bu bir zorunluluk haline geldi. İnsan bebeğinin diğer hayvanlara nazaran çok daha uzun süre bakıma ihtiyacı olması nedeniyle de, bir anne-baba işbirliği oluşturmak adına, tek eşlilik ve sadakat gibi kavramlara yöneldik. İşte bu yüzden, genlerimizin devamı için çıldıran sürüngen beynimizdeki hayvani düşünceleri, limbik sistemimizdeki duygularla olduk olmadık anlamlara bürüyüp aşık oluyor, o kişi tarafından istenmediğimizdeyse soyumuz kuruyacakmış gibi krizlere giriyoruz. Hayır, kurursa kurusun, bu çağda böyle ilkel yaklaşımlar da nedir? Çelişki tam burada işte. Aklını korteksine toplayıp sistemi reddedenlerin genleri devam etmiyor. Akıllılar ölüp gidiyor yani, hadi geçmiş olsun. Biz, hayatta kalan diğer kafasızların torunlarıyız özetle. O yüzden dedelerimiz ve ninelerimizle aynı tuzaklara düşüyor, hâlâ armut gibi aşık oluyoruz Osman.
Çünkü o ne Marx'i bilir ne de Lenin’i görmüştür. Annesini de görmemiştir hiç. Umudu da olmamıştır. Güzel günler göreceğine dair bir hayali de. O gözlerini kapar ve karabasanlar görür. Annesinin kendisini doğurduğu ve kendisini öldürdüğü memleketi görür. Rüyasında dilleri çatallı sevgililer, metro istasyonlarının kıvrımlı derinliklerinde
Ben böyle olsun istememiştim
Ya sana çok yakın
Ya senden çok uzak olmalıydım
Aramızda aşılmaz engeller olsun istiyordum
Büyük dağları, derin denizler olsun istiyordum
Sana gelmeye gücüm yetmemeliydi
Çaresizliğimin bütün hıncını mesafelere yüklemeliydim
Dağda yanan bir çoban ateşi gibi
Gökte bir yıldız gibi
Seni görmeli
Seni yaşamalı
Ve
UZAYLI KOCAKARI
(Ursula K. Le Guin - 1976)
Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
Gelme diyorsun
Bu gel demektir
Birazdan güneş doğacak
Doludizgin atlılar geçecek yüreğimden
Seni düşüneceğim
Gümüş mahmuzların parlaklığınca
Yağmur nal izlerini örtmeden
Sana geleceğim
Gazeteleri okumaya üçüncü sayfadan başlamayı alışkanlık edinmiş bir toplumun bu gizli zevki, acıları her geçen gün biraz daha sömürüyor, kendileri için eğlenceye dönüştürüyor.
Yeter ki başkalarının başından geçmiş olsun.
Yeter ki kendi evlerine uğramamış olsun.
Bozkır-göçebe toplulukları daha iyi anlamama bu kitap yardımcı oldu. Bu toplulukların günümüzde hangi etnisitelere karşılık geldiklerini kesin olarak tespit etmek zor ve hassas bir konu olsa da, bu gibi hususlar, bilimsel çalışmalarla ele alınmaya elbette müsait.
Bozkır-göçebe topluluklar (örneğin Orta Asya’daki Türkler), yerleşik medeniyetler
19 nisan cuma kitap almaya gittim bab-i esrar 200 tl neyse sonra alırım hem iki kitap alayım da indirimli olsun dedim ben onun yanına hangi kitabı alsam diye düşünedururken 4 gün geçmiş
23 nisan salı tekrar gittim 350 tl olmuş.......
Kitap ayracı alıp döndüm bu da bana ders olsun.
Savsaklama anında yapılması gereken ilk şey, yerinizden kıpırdamadan öylece durmaktır. Eğer size kendinizi iyi hissettirecek bir şeyler yapmak üzere dikkatinizin yönünü değiştirirseniz, geçmiş olsun, kaybettiniz!
İnsanların doğum günü kutlama gibi bir şey yapması bana çok saçma geliyor daha doğrusu aptalca geliyor ,adamın bir yıl daha yaşlanıyor gelip buna seviniyor,Adam dünyada ki gününü geçirerek çok zamanı varmış gibi davranıyor doğum günü oldumu işte doğum günüm falan filan hiç düşünmüyor ki ömründen bir yıl geçmiş artık eski günlerin gelmeyeceğini ,sevinmenin anlamı ne, sen dünyaya geldin ne yaptın insanlığa bir faydan dokundu mu ailene ,köyüne ,ülkene bir faydan oldumu işte buna sevineceksin bak diyeceksin benim topluma bir faydam oldu sevinebilirim diye bilirsin ama bizim insanlar neymiş doğum günün kutlu olsun işte sen geldin bilmem ne falan filan böyle saçma şeylerin peşine düşmeyin gerek yok ömrümüzden bir yıl gitmiş siz gelmişsiniz doğum günüm falan filan ha güzel bir şey yapsanız eyvallah diyecem , o da yok emin olun topluma faydası olanlar doğum gününün boş olduğunu anlar daha doğrusu düşünenler ..
BEN BU DÜŞÜNCEDEYIM SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR? YORUMA YAZINIZ!!!
Hayatımızda şikayetçi olduğumuz bir sürü şey var değil mi?
Zaten bize kalsa hiç bir işimiz yolunda gitmez, bütün sorunlar bizi bulur ve sorduğumuz soru genellikle şu olur "Neden ben?".
Peki "Neden onlar?" hiç düşündünüz mü? Neden bu haldeler, neden acımasız zalimlerle ve zulümle karşı karşıyalar. Cevap basit,
iman ettikleri için. İnandıkları dini hakkıyla yaşadıkları için. Allah'a, Peygamberine (sav) ve kitabına sımsıkı sarıldıkları için..
Ve şuan bu inanç ve teslimiyetleri sayesinde, her ne olursa olsun "Allah bize yeter" diyip ayakta durabiliyorlar.
Biz onları anlayamadık. Evet, bi gün anlayacağız belki ama iş işten geçmiş olacak.
Sadece küçük bi hatırlatma:
Her hayat koşullarından şikayet ettiğinizde, aklınıza Filistin'i getirin..