Cinsiyet Belası, son zamanlarda feminizm ve toplumsal cinsiyet araştırmalarını içeren okumalarımın içinde kendini akademik dille belli eden eserlerden bir tanesi oldu. Butler'i ilk kez tanıdığım bu eser bana birçok kazanıma ve kendimce kimi farkındalıklara ulaşmamı sağladı. Feminizm ve toplumsal cinsiyet araştırmaları son 50 yıla nazaran çok daha
Eğer insanlar sürekli geçmişteki acıları canlandırmak uğruna bu denli çaba harcayacaklarına -neden böyle olduklarını Tanrı bilir- hallerinden memnun olsalar, kayıtsız bir şimdiye katlansalardı, çektikleri acı daha az olurdu.
Eğer insanlar sürekli geçmişteki acılarını canlandırmak uğruna bu denli çaba harcayacaklarına hallerinden memnun olsalar , kayıtsız bir şimdiye katlansalardı, çektikleri acı daha az olurdu
“Eğer insanlar sürekli geçmişteki acıları canlandırmak uğruna bu denli çaba harcayacaklarına -neden böyle olduklarını Tanrı bilir- hallerinden memnun olsalar, kayıtsız bir şimdiye katlansalardı, çektikleri acı daha az olurdu.”
Eğer insanlar sürekli geçmişteki acıları canlandırmak uğruna bu denli çaba harcayacaklarına, –Neden böyle olduklarını Tanrı bilir– hallerinden memnun olsalar, kayıtsız bir şimdiye katlansalardı, çektikleri acı daha az olurdu.
Mızmız biri sayılmam, şimdiye ait olan her şeyi kötü bulup geçmişteki her şeyi iyi hatırlayanlardan da değilim. Bazı insanlar geçmiş duygusunu erken yaşta edinirler. Ben onlardan biriyim. Yaşla bir ilgisi yoktur bu duygunun. Benim erken yaşta ağır bir geçmişim oldu. Bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve bizden hayatın geri kalanını alır. Hayatın kendini anlayanları cezalandırmasıdır bu.
Evet dostum, kuşkusuz sen haklısın. Eğer insanlar sürekli geçmişteki acıları canlandırmak uğruna bu denli çaba harcayacaklarına, -Neden böyle olduklarını Tanrı bilir- hallerinden memnun olsalar, kayıtsız bir şimdiye katlansalardı çektikleri acı daha az olurdu.
Ömrünün en güzel yıllarındasındır, geçmişteki yaraların kabuk bağlamış, hayat denen inişli çıkışlı meşgalede kabuk bağlamış yaralarının kanamasından korktuğun için kimseye değmeden geçip gitmeye çalışıyorsundur. Sonra hiç ummadığın bir zamanda, ummadığın bir yerde biri çıkıyor karşına. Tamam diyorsun tamam işte beklediğim insan geldi yaralarımı
Tanpınar’ın tüm öykülerinin toplantığı bir eser. Bir kuyumcu titizliğiyle satır satır işliyor öykülerini. Bu arada öykü diyorum ama bazıları roman olacakken öyküye evrilmis gibi.
Tanpınar inanılmaz detaycı bir adam,hiç acele etmeden sakin sakin anlatır. Gördükleri karşısında adeta zaman ve nesneler duruyor kısacık "an"lar bile onun
Aslına bakarsak insanlar için ruhun gerçek değerini ve ikbalini gösteren yol; geçici, anlık veya dönemsel aşırılıklardan, içgüdüleri ve istekleri abartılı biçimde dışa vurmaktan ya da uçuk kaçık, ayran gönüllü tavırlar sergilemekten ziyade dengeli ve ölçülü kalabilmeyi, tutarlılığı, kalıcılığı ve güvenilirliği ilke edinebilmekten geçiyor bence.
Eğer insanlar geçmişteki acılarını hatırlamak için bu denli uğraşmasalar, yaşadıkları ana “şimdi”ye tahammül edebilselerdi, çektikleri acı çok daha az olurdu.
#136938897
Eylül Ayı Öykü Etkinliği
“İlk defa bir temizlik görevlisi için yapılan iş görüşmesinde hem şirket patronun hem insan kaynakları müdürünün hem şirket müdürünün yer aldığını görüyorum. Camın arkasında başkaları da var mı? Sanayi ve Teknoloji Bakanımız da burada mı?” dedi Fikret gülerek.
“Fikret Bey, biz de
Kuşkusuz haklısın arkadaşım; eğer insanlar imgelemleriyle geçmişteki kederin anılarını çağırıştırmak uğruna bu denli çaba gösterecekleri yerde , kayıtsız bir şimdi’ye katlansalardı,çektikleri acı daha az olurdu.
Dün Aristo'nun oğlu Glaukon’la Pire’ye inmiştim.* Anımsadınız mı bu cümleyi, Platon’un Devlet eserinde giriş cümlesidir bu. Buraya almanın nice sebepleri var. Öncelikle Pire liman kasabasıdır ve kalabalık bir yerdir. Bu husus önemli bir çağrışım yapmakla kalmayıp, limanların ticaretlerin merkezi olduğu da vurgulanmaktadır. Buradan varacağımız yer