Peş peşe okuduğum dört Saik Faik kitabının ardından ki yaklaşık 70 civarında öyküye denk geliyor, bir durup soluklanmak, biraz okuduklarımı sindirmek, biraz da üzerimde biriken yükü boşaltmak maksadıyla bir mola vermek icab edince, bir semaver dibinden daha güzel bir köşe olamayacağını düşünüp çıkınımı buraya boşaltmaya karar verdim...
Gelin,
Biten çağın resmi ,başlayan yeni çağın ufkunu barındırıyor. Bazen susmak da bir dilse, fotoğraflar bu dili kullanarak,zamanın
sildiği yüzleri bize taşıyor .Bize ve bugünümüze. Pencere kenarında babasını
bekleyen bir çocuk,yolda görünmeyeni düşünür, onun değerini bilir. kendi gerçeklerini arayan anne ve babalar , İnsanın yok edilemeyen sevgisini kalplerinde taşır; her şeye rağmen.
Umudunu yitirmeyen o insanlardan öğreniriz.Hayatlarımız geçmişten bağımsız değil , yalnızca geçmişin insafına da terk edilemez.Aslolan ,oradaki izlerle varacağımız gelecektir..
Yazar Nicos Kazancakis önemli bir felsefe, düşünce insanıdır. Hayatının bilinirliği açısından hak ettiği yerde olmadığını söyleyebileceğim, yaşama dair ciddiye alınması gereken düşünceleri olan bir yazarın kitabıyla muhatap olacağınızı kitabı okumadan önce bilmeniz gerekiyor. Osmanlı vatandaşı olarak doğup Yunan vatandaşı olarak ölmesi, yaşadığı
Avusturyalı yazar Stefan Zweig (1881-1942), Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu orijinal adıyla Brief einer Unbekannten adlı öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme almıştır.
Yazarın hayatına yer vermeyeceğim, doğrudan kitabımızın incelemesine geçelim.
Kitabın mektup türündedir. Bir yazarımız var ve ona bir mektup geliyor. Gelen mektup
Uzun bir süredir öykü ağırlıklı okumalar yapmaktayım. Daha önce paylaşmış olduğum bir alıntıda yer aldığı gibi (#69389465), ben de herkesin bir öyküsü, şiiri, şarkısı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle okumuş olduğum 173 tane öykü kitabının içinden bana dokunan öyküleri bir ileti altında paylaşmak istedim.
Bu