Yusuf, dedi Züleyha, sana gel kaderim ol demem. O kadar ki, güldeki sevda, çöldeki ateş, denizdeki su kadar kadersin bana. Yusuf, dedi Züleyha, seni sevdiysem seni her görmemde ikinci kez görmediğimden. Her görmemde seni yenidenmiş gibi değil, yeniden gördüğümden.
”Böylece bütün planım bozulmuş oldu!” dedi Frodo. “Senden kurtulmaya çalışmanın yaran yok. Ama memnun oldum Sam. Ne kadar memnun olduğumu anlatamam. Haydi gel! Belli ki birlikte gitmemiz yazılıymış. Biz gidiyoruz, dilerim diğerleri de güvenli bir yol bulsun! Yolgezer onlara göz kulak olur. Bir daha onlaı görebileceğimizi zannetmiyorum.” ”Belli mi olur Bay Frodo? Görürüz belki,” dedi Sam.
Reklam
"Çikarsana şu diliyin altundakini Memedim!" Memed bunu duyunca irkildi. Yüzü kül oldu Ana: "De çkar,' diye tekrar etti. Memed başını yere dikti: "Ben," dedi, "bu gece Hatçeyle konuştum. Kaçmaya karar verdik." Ana: "Sen aklı mı yitirdin Memed?" Memed: "Düşündük ki, sen köyde kalırsan, Abdi Ağa, sana zulmeder Sen de bizimle gel Çukurovaya. Kasabadaya yerleşiriz." Ana aynı şiddetle : "Sen delirdin mi?" dedi. "Ben yurdumu yuvamı, evimi barkımı bırakır nereye giderim? Hem sen elin kızını alnr nereye götürürsün?"
Frodo’nun göremediği birine elf dilinde sözler söylemekteydi. Arwen vanimelda, namarie! dedi, sonra derin bir nefes aldı, daldığı düşüncelerden sıynhp Frodo’ya baktı ve gülümsedi.“Yeryüzünde elf diyarının kalbi burası,” dedi, “ve eğer seninle benim hâlâ aşmamız gereken o karanlık yolların gerisinde bir ışık yoksa, benim kalbim de hep burada kalacak. Haydi gel!” Frodo’nun elini tutup Cerin Amroth tepesinden aynldı ve bir daha yaşayan bir insan olarak oraya dönmedi.
"Peki, hakaret ve tazminat davası?" "Bu ülkede en basit dava beş yıl sürüyor. Sonra bir de Yargıtay safhası var. Dosya birkaç yılda orada bekliyor. Eğer bozulursa her şey yeniden başlıyor. Beş on yıl sonra davayı kazansan ne olur kazanmazsan ne olur!" "Durum gerçekten bu kadar çaresiz mi?" "Evet!" dedi. "Ne yazık ki böyle. Hukuk sistemi tıkandı, işlemiyor. Bu yüzden, gel bu işlerden vazgeç. Yıpranırsın, üzülürsün..."
Sayfa 380 - Doğan KitabeviKitabı okudu
Zihni yavaş yavaş kendine geliyordu. “Haydi tatlım, gitmeden önce bana son bir öpücük ver.” “Vermeyeceğim! Aidan McBride, zaten iznin olmayan bir şey yaptm. Bu çok edepsizce.” “İkimizin de bunu gerçekten umursadığını düşünmüyorum, Fionna.” Fionna’nın ağzı açık kaldı. “Çok despotsun, biliyorsun değil mi? Sanınm bu zamana kadar tanıştığım en kibirli adamsın.” “Evet, sanınm fikrini oldukça net bir şekilde açıkladın,” dedi sesinde hafif bir kahkaha tınısıyla. “Ve öyle olduğumu tahmin ederim. Şimdi gel buraya, aşkım.”
Sayfa 108
Reklam
Namaz vakitlerine dair bir hadis
Ebu Necih Amr İbni Abese es Sülemi (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Ben cahiliye döneminde iken insanların sapıklıkta olduklarını ve Allah’ın katında faydalı bir amel üzerinde olmadıklarını zannediyordum. Onlar putlara tapıyorlardı. Bu arada Mekkeli bir şahsın önemli haberler verdiğini duydum. Hayvanıma binerek onun yanına geldim bir de
“Geri gel! Geri gel!” diye bağırdılar. “Seni Mordor’a götüreceğiz! “ “Geri gidin!” diye fısıldadı Frodo. “Yüzük! Yüzük!” diye bağırdılar zehirli sesleriyle; liderleri derhal atım suya sürdü, diğerlerinden ikisi de hemen peşinden nehre girdiler. “Elbereth ve Güzel Luthien adına,” dedi Frodo son bir gayretle kılıcım kaldırarak, “ne beni ne de
Beni bağışla patron!” dedi. “Ben, Tanrı kemiklerini aziz etsin, dedem Kaptan Aleksi’ye benziyorum! Yüz yaşındaydı; öğleden sonraları çeşmeye giden kızları seyretmek için kapının önüne otururdu. Ama, gözleri bozulmuştu, iyi görmüyordu. Bunun için kızlara şöyle bağırırdı: ‘Sen kimsin, kız?’ ‘Mastrandoni’nin kızı Lenio,25’ ‘Gel kız, sana dokunayım! Gel kız, korkma!’ Kız da kahkahayı basıp yaklaşırdı. Dedem, koca elini kıza uzatır, yavaş yavaş, tatlı ve kudurmuşçasına yoklardı. Sonra da ağlamaya koyulurdu. Bir gün, ‘Neden ağlıyorsun dede?’ dedim. ‘Ne ağlamayım be çocuğum,’ dedi. ‘Ben ki ölüyorum ve bunca güzel kızı arkamda bırakıyorum!..’” Zorba içini çekti: “Ey zavallı dedem,” dedi, “nasıl anlıyorum seni!.. Sık sık oturup düşünürüm! ‘Ah, ah! Olabilse de, bütün güzeller benimle birlikte ölse!’ Ama, o dişi domuzlar yaşayacak, iyi hayat sürecek, sarılacak, öpüşecekler, Zorba da toprak olacak... Çiğneyecekler beni...”
Onun güzel sözleri kadar bakışları altında da ezilen Stephanie kollarını boynuna dolayıp sımsıkı tutundu. “İşte bu,” dedi Grant. “Bana güvenebilirsin, Steph. Seni yüzüstü bırakmayacağım.” Bu sözlerin kendisi için ne demek olduğunu acaba biliyor muydu? Avazının çıktığı kadar ağlamamak için dudağını ısırdı ve yüzünü onun boynuna gömdü. Sıradan sabun kokusu hiç bu kadar çekici olmamıştı. Stephanie onun teninin lezzetine varırken Grant hızlandı. “Benim için gel bebeğim.” Onu kışkırtmak için elini ikisinin arasına soktu. Grant’in parmağı klitorisine dokunduğu anda Stephanie çığlık atarak patladı, ona koridordaki köpekler uluyarak eşlik etti. Grant kendisi de zirveye ulaşırken gülüyordu, sonunda Stephanie’nin üstüne yığıldı. “Ev sahiplerimiz huzursuz,” dedi Stephanie, Grant'in sırtını okşayarak. Yüzüne dokunan saçları yumuşacık, göğsündeki sakalları ise sertti. Stephanie onu sonsuza kadar şu anda olduğu yerde tutmak istiyordu. Ancak Grant ne kadar nazik ve sevgi dolu olsa da, onun kendisine ait olmadığını hatırladı. Kendini koruma içgüdüsüyle, onu sımsıkı tutan kollarını gevşetti. Stephanie'nin umduğu gibi yana devrileceğine. Grant onu öperek aşağı doğru inmeye ve hiç sönmeyen ateşini tekrar tutuşturmaya başladı. “Grant..." “Şişt." dedi Grant. bütün dikkatini onun karnına vererek. Karşı koymayı başaramayan Stephanie kollarını iki yana açtı ve zamanı geldiğinde gitmesine izin verecek gücü bulmayı umarak kendini ona bıraktı.
Sayfa 80
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.