Tükettin beni Emile Zola...
Hani boğazınız düğümlenir ama ağlamamak için tutarsınız kendinizi, ağzınıza acı bir tat yayılır ve şakaklarınızdan bir ağrı başınıza girer, hani bazen de farketmeden dişlerinizi sıkarsınız, kasılmaktan çene kemiğiniz ağrır, hani bazen de kalbinizin, bir el tarafından sımsıkı sıkıldığını hissedersiniz ve derin derin
Bu hayatın garipliklerinden biridir çok seven kavuşamaz.
Kitap genel anlamda çok güzel, kitabı ikinci defa okuyuşum ve her defasında okuyup bıkamayacağım bir kitap konusu her ne kadar insanı yaralasada, kitabın konusu üniversite de tanışan Balıkesirli Gülşahın ile Diyarbakır'lı Şahin'in konusunu ele alıyor. Şahin Kürt olduğu için Gülşahın babası tarafından terörist damgasını yiyor oysa ki
Gerçekleşmesini hiç bir zaman istemeyeceğim bir Distopya!
Ne dersin beni vurmazlar değil mi dostum? Durup dururken niye vursunlar ki? İnsan elinde olmayan düşünceleri yüzünden vurulur mu?
Bakın kitabın özeti gibi alıntı bırakıyorum size.
Okyanusya’da eskiden nasıldı bilinmez ( hatta bu kitapta bir zamandan söz edilemez hiçbir zaman, zaman kavramını bile yok eden bir iktidar düşünün) yani devrimden önce
eflatun sular süzülüyor aynalardan
damlacıklarında hicranlı yüzün
ben kapıları aldatıyorum gün be gün
sen pencereleri
ben denizlere bakarak martılara yalanlar söylüyorum
sen gemilere
sonra liman bilmez korsanlara terk edip
ıssız adalara sürüyorsun dizelerimi
gitmek istiyorum çakıp da kaybolan şimşekler gibi
gel gör ki, önümde hatıralar
Bu kitap için; sınıflar arası çatışmayı anlatan bir roman diyenler olabilir, aşk romanı diyenler de olabilir ama bende uyandırdığı his kitabın bir kısmına kadar koşullar ne olursa olsun asla pes etmemek inandığın yolda yürümek oldu
BİRAZ KİTAPTAN BAHSEDELİM..
(KİTABI OKUMAYI DÜŞÜNENLER OKUMAYA DEVAM ETMESİN !!)
Marten Eden karakteri parasız, ayak