Neydi hayat şu kâinatın yaşadığının önünde... Bir an, belki de bir an içindeki bir an kadar kısa. Neden uzun gelir insan oğluna hayat? Neden an dediğimiz o zaman diliminde yaşamaz ki kendini? Geçmişten bu güne bakarsan hep görürsün hayaller ve hedefler koyarak mutsuz yaşayan nice insanı. Nice gözleri açık gidenler var bu hayattan ve sormak lazım onlara gerçekten varsa diğer Dünya'da, "Sen ne anladın onca bekleme içinde kendi hayatından?". Eminim ki verecekleri tek cevap sadece " Hiç" olacaktır. İnsan yaşamalı bu hayatı ruhumdaki ruhum. İnsan hissettiği için insan ise eğer, yaşamalı en derinine kadar bu an'ı, bu hayatı. Hiç ölmeyecekmiş gibi sevebiliyor ise, hiç ölmeyecek kadar uzun hedefler ve hayaller kurabiliyor ise, o zaman da her an ölecekmiş gibi yaşamalı içinde ne varsa. Bu günün sabahını düşün! Düşün sen gözlerini açabilmiş iken ne kadar çok açamayanların da olduğunu. Bunların çoğu yaşlı ve çoğu da çocuk. Yaşa ruhum. Yaşa kendini, sevgini, aşkını, hayatını, kendini yaşa. Almak istediğin ne varsa gelmesini beklemeden yaşa. Onu tut bırakma ve al. Ne diyor Ali Şeriati; Bir yerde yangın varken biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa, bil ki bu bir hainin davetidir. Dışarda yangın var ruhum. Ve ben seni asla içine kapanmaya davet etmem. Gel savaşalım diyorum. Bu güne kadar bizden alınan ne varsa onu gerekirse koparıp alalım. Başaralım, kazanalım. An dediğimiz şeyin hakkını verelim. Hakkını verelim bu savaşın, kendimizle savaşın... Yalnız Bir Yolcu
33 kurşun
1. Bu dağ Mengene dağıdır Tanyeri atanda Van'da Bu dağ Nemrut yavrusudur Tanyeri atanda Nemruda karşı Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur Bir yanın seccade Acem mülküdür
Reklam
Sekizinci Bürhan (Sekizinci delil,hüccet)
Gel, ey nefsim gibi kendini âkıl zanneden akılsız arkadaş! Şu saray-ı muhteşemin sahibini tanımak istemiyorsun! Halbuki her şey onu gösteriyor, ona işaret ediyor, ona şehadet ediyor. Bütün bu şeylerin şehadetini nasıl tekzip ediyorsun? Öyle ise bu sarayı da inkâr et ve "Âlem yok, memleket yok." de ve kendini de inkâr et, ortadan çık.
"Keskin mutfak aletlerine olan takıntının işe yarayacağı bir an geleceğini biliyordum." Soğuk metali sıyrılan tişörtümün altına bastırdı. "Umarım bu tişörte çok bağlı değilsindir be- beğim." "Ne yapıyorsun?" "Kendi servisimi kendim yapıyorum," deyip bıçağı tişörtü- mün altından kaydırarak altından yakasına
Sayfa 196
80 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Yine bir aşk hikayesiyle geliyorum. Burada reisin uzun yıllar boyunca çocuğu olmamaktadır. Birkaç kadınla birliktekiği olmuştur, artık ümidini kesmek üzereyken bir hanımı hamile olduğunu söyledi. Çocuğu doğduktan sonra bir türlü susumamaktadır dışardan gelen güzel bir kadın kucağına alır ve aniden susar kadın bırakınca tekrar ağlamaya devam eder.
Leyla ile Mecnun
Leyla ile MecnunFuzuli · Say Yayınları · 20161,920 okunma
Biz ne istiyoruz gel onu yaşayalım
Toplumun bize dayattığını yaşamak zorunda değiliz Cehennemden bin defa geçtik Şimdi CENNET VAKTİ Kendi istediğimiz tercihle yaşayalım CESUR OL AL ve KAZAN
Reklam
"Eğer bir gün hayatım sana gerekecek olursa gel ve al onu..."
Mazhar Müfit Kansu'nun anılarından: Erzurum'dayız. Mustafa Kemal bana dönerek: - Mazhar, not defterin yanında mı? - Hayır Paşam. - Zahmet olacak ama, al, gel. Bilirsin hep, "Hafızamız zayıfladığı zaman, Mazhar Müfit'in defteri çok işe yarayacak'', derim. Ancak senden bir isteğim var. Bu yazacağın sayfayı kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya (Özel Kalemi), bir de şen bileceksin. Şartım bu. Sayfanın başına tarih at. -Koydum efendim. 18 Temmuz 1919 sabaha karşı. - Öyleyse yazmaya başla. "Zaferden sonra Hükümet şekli Cumhuriyet olacaktır." Bu bir. ikincisi; "Padişah ve Hanedan hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır." Bu üçüncüsü; "Örtünme kalkacaktır." Bu ise dördüncüsü; "Fes kalkacak, uygar Milletler gibi şapka giyilecektir."Bu anda kalem birden elimden düştü. Paşa ile zaman zaman senli, benli konuşurduk. Dedim ki: - Darılma ama Paşam, sizin hayal peşinde koşan pek çok taraflarınız var. Mustafa Kemal Paşa: - Bunu zaman gösterecektir. Sen yaz. Beşincisi; "Latin harfleri kabul edilecek." - Paşam yeter. .. Yeter. .. Cumhuriyet ilanını başarmış olalim da üst tarafı yeter. Yanından ayrıldım. Gün ağarmak üzere idi.
448 syf.
·
Puan vermedi
”“Evlilik aşık olmayı, her gün bir arada kalmayı ve ne olursa olsun gitmemeyi tercih etmektir. Yalan söylemezsin, aldatmazsın, terk etmez ya da vazgeçmezsin. Sadece kalırsın.” Sakın Gelini Öpme uzun zamandır merak ettiklerim arasındaydı. Jude ve Skyla’nın anlaşmalı olarak başladıkları bu evlilik hikayesinin beni oldukça heyecanlandırdığını
Sakın Gelini Öpme
Sakın Gelini ÖpmeCarian Cole · Martı Yayınları · 2024144 okunma
"Yanıma gel, ey yüce ölüm, ruhum eridi mum gibi seni beklerken. Yaklaş ve kır şu hayatın zincirlerini, onları sürük­ lemekten usandım artık. Ey muhteşem ölüm, gel bana, me­ leklerin bana söylediklerini insanların diliyle söylediğim için beni bir yabancı gibi gören insanların arasından al beni. Gel bana ve acele et, insanoğlu kendisi gibi paraya doymayan, benden daha zayıf olanları sömürmekten vazgeçmeyen biri olmadığım için beni yüzüstü bıraktı, unutuşun gizli köşele­ rine sürdü beni. Gel bana, ey tatlı ölüm, gel al beni, hemşe­rilerimin bana ihtiyacı yok çünkü. Aşk dolu göğsüne bastır beni. Ne bir annenin öpücüğünü tadan ne bir kız kardeşin yanağına dokunan, ne de iç çeken bir kadının dudaklarını öpen şu dudaklarımı öp artık... Çabuk sarıl bana, ey ölüm, sevgilim!.."
Reklam
İyilik bulaşıcıdır
👉... Baba kızını yurda bırakıyor, Kız babasına: “Baba bari 100 TL versen diyor” Baba: “Kızım vallahi yok” diyor. ✍️... Kız boynu bükük yurda girerken konuşmayı duyan bir esnaf babaya 500 TL uzatıyor ve çabuk diyor kızını geri çağır arka cebimde kalmış, al bu parayı de diyor. ✍️... Adamın gözleri dolu dolu önce yok diyor ama sonra alıyor parayı ve
Bugün maalesef kuş bakışı bakıldığında, tıbbi yöntemlerin, ilaçların ve cerrahinin bize verdiği çok basit bir mesaj olduğunu görürüz: "Sen ye, iç, kafana göre takıl. Gönlünce tüket, haz al, dene, yanıl. Olur da sistemin bozulursa biz seni onarırız." Yani özetle "Arıza yaparsan bana gel." diyen bir sektör var artık elimizde.
Sakın bu nefis savaşından yılmayasın
Zikirsiz ve salavatsız geçen günlerime ağlarım ... 🌙 Ah bu dilim , sana da acırım ... Nasıl mahrumsun bir bilsen . Gel ibret al cahil nefsim , diline pelesenk olmuş ne malayani şeyler varsa onu Allah ve Rasulunu anmak ile pakla . Zift gibi bir kiri ancak bu denilenler aklar 🪧
Asil ruhlu bu genç insan ruhunu sakinleştirsin ve sevgi doldursun diye "Hoşgörü Tanrıçası" tarafından gönderilmişti. Ama nerede! O, üstünde yaşamakta olan tuhaf sakinlerinden bir gülücük bile beklemeden, bu soğuk dünyaya seve seve elveda diyordu. Son nefesini veriyordu ve yanında, tek yoldaşı gaz lambası ve üzerine yüreğinde hissettiklerini işlediği birkaç parşömen kâğıdından başka kimseler yoktu. Gittikçe azalmakta olan gücünü son bir gayretle toparlayarak, ellerini göğe doğru kaldırdı; tavanı delip geçecek ve kapkara bulutların ardındaki yıldızları görebilecekmiş gibi gözlerini hareket ettirdi. Sonra; "Ey benim güzel Ölüm Meleğim! Gel artık; ruhum seni özlüyor. Yanıma sokul ve yaşamın zincirlerini aç çünkü onları ayaklarımda sürümekten bıktım. Ey benim güzel Ölüm Meleğim! Gel artık ve onlara meleklerin dilini anlatmaya çalıştığım için bana yadsıyarak bakan komşularımdan uzaklara götür beni. Acele et ey barışçıl Ölüm Meleği! Ve onlar gibi zavallı olmadığım için beni bu izbeliğin bir köşesine terk etmiş olan kalabalıktan uzaklara taşı. Gel ey barışçıl Ölüm Meleği! Ve beni beyaz kanatlarına sar çünkü dostlarım bana ihtiyaç duymuyorlar. Ey Ölüm Meleğim! Kucakla beni, sevgi ve merhamet dolu; hiç bir zaman bir ana öpücüğünü tatmamış bir kız kardeş yanağına değmemiş, bir sevgilinin parmak uçlarını öpmemiş olan şu dudaklarıma dudakların değsin, bırak... Gel al beni, ey sevgili Ölüm Meleğim" diye yalvardı. Halil CİBRAN - Bir Ozanın Ölümü Onun Yaşamıdır. Sf. 14
Resim