Bizler, çağdaş düşüncemizde, akıl ile vicdanı birbirine karıştırdığımızdan, düşündüğümüzü sanırız, aslında yaptığımız nutuk atmaktan ibarettir, bir faaliyetin içinde olduğumuzu düşünürüz aslında içinde olduğumuz heyecandır. Çünkü kadim gelenekte ve ona dair öncekilerden devraldıklarımızda aklın misyonu -en azından kelam ve felsefede- dini aklamaktır. Değişmezlik, asılların donuklaştırılması ve bu asılların realiteye baskın kılınmasıyla sonuçlanan, sonuçta ise yalnızca taklidin varlığını sürdürdüğü fıkıh usûlü hariç, (gelenekte) akıl, ne mutlak biçimde bir bağımsızlık elde etmiş ne de yönünü temel unsuru olan realiteye çevirmiştir.
Neden bilginin islamileştirilmesi?
İnsanoğlunun insanlığını fark etmesi ve tüm insani algılarının uyum içinde olmasını sağlamak için her Müslüman bireyin vicdanında güven duygusunun inşa edilmesidir.İnsanlar bu yolla fikirler,kanaatler ve duygular arasındaki kafa karışıklığı,kargaşa ve çatışmalarını giderebilecekler,akıl yoluyla ulaşılan hakikatlere sözlü veya yazılı gelenek yoluyla aktarılan hakikatler arasında çatışma yerine uyum ve barış hakim olacaktır.Böylece insanoğlunun idrak güçleri,eskiden olduğu gibi yeryüzünde serbestçe dolaşacak ve sınırsız bir özgürlükle kâinatı okurken,maddi ve manevi hakikatler arasında bilinçli bir uyum doğacaktır.O zaman, eğer eşyanın gerçek maksadı ve doğru yolun doğasına ilişkin bir kararsızlık yaşarlarsa,ilahi vahiy doğru yolu gösterecek ve rehberlik edecektir. Bize yön göstermesi ve anlayışımızın gelişmesi için kainat kitabını okumaya çağrılıyoruz.Bu okuma gerçekleştiğinde,iki okumayı birleştireceğiz:İlahi vahyi okuma ve kâinatı okuma.İnsanoğluna yardım ve istikrar sağlayan, kâinatı okumasında güvenilir bir rehber olan, gücünü ve etkinliğini yeniden kazanarak,yeni bir başlangıç yapmasını mümkün kılan,ancak ilahi vahiydir.Bu sürecin içindeki insan ise,bireycilik tuzağına düşmeden,medeniyeti başarmanın şartlarını yerine getiren bir bireydir. O zaman
Sayfa 12 - Islahın başlangıç noktası;
Reklam
"O HALDE bu kitabın teklifi, geriye dönüp eskiden üretilmiş olanların benzerlerini günümüzde üretmek değil, üzerinde o turduğumuz zengin birikimden beslenmenin yollarını aramaktır. Gelenek, bir kültürün kendini koruma refleksi ve varlığını sürekli bir yenilenme şuuruyla devam ettirme gücüdür. Bu bakımdan yenileşmeyi veya kendini yeniden üretmeyi onun tabii fonksiyonlarından biri olarak anlamaktan yanayım. Ancak gelenek hayatiyetini koruyorsa kendini yenileyebilir; bu hayatiyeti sağlayan kurumlar yok edilip refleksleri dumura uğratılmışsa yapacak fazla bir şey yok."
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
NEBEVİ Tip Dindarlık Her dinin tarihinde iki farklı dindar tip göze çarpar: Birincisi, pey- gamberâne tip, ikincisi de mistik ya da sûfi tip. Peygamberâne takvanın Temsilcileri hayatı mutlak olarak olumlayan kimselerdir. Bunlar tüm olumlu hayat değerlerinde Allah'ın işaretlerini görürler. Onlara göre hayatın belli bir hedefi vardır; yani hem
İslam Psikolojisi Yazıları. Sayfa 172-173 Kitabın Yazarı. Prof. Dr. Hayati HÖKELEKLİ.Kitabı okudu
İyi ve kaliteli bir edebiyat için üç verinin çok önemli olduğunu biliyoruz: Sağlam bir gelenek, sürekliliği olan bir yenilenme ve evrensel edebiyatla sağlam ilişkiler.
Reklam
56 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.