136 syf.
8/10 puan verdi
Ilk başta Christie Malry'i normal bir roman karakteri sanıyorsunuz. Ancak o önce uç eylemleriyle sonra da yaratıcısıyla ilişkisiyle farklı olduğunu gösteriyor. Kendisi 17 yaşında bir bankada işe giriyor, sıradan bir iş. Ofisboyluk gibi bir şey. Bu arada roman ilk kez 1973 yılında basılmış. O zamanın bankasını, ofisboyluğunu düşünelim. Son
Christie Malry’nin Dünyayla Hesabı
Christie Malry’nin Dünyayla HesabıB. S. Johnson · Can Yayınları · 202431 okunma
Gerçi cinselliğin kıvılcımları, yetmiş yaşında da, seksen yaşında da her zaman kalır insanın içinde. Ne var ki, bu kıvılcımları bir yangına dönüştürmenin sonu felâket olur. İşte bu yüzden, biraz önce de dediğim gibi, cinselliği vaktinde olanca şiddetiyle yaşamak, sonra da bu devreden çıkmak akıllıca bir davranıştır. Gelgelelim devreden çıkmak hiç de kolay değildir.
Sayfa 53
Reklam
·
Not rated
Mübah.
Hiçbir şey gerçek değil her şey mübah! Alamut, 10 yıla yakın planlanan, taslağı bittiğinde efsane olacağı bilinen bir eser. Kitabın her sayfası Sabbah'ın dünya görüşü üzerine kurulu. Dil akıcı ve yormuyor. Tarihî ve bilinen bir fikrin kitaplaşıp okunması için tek çare edebî kudrettir. Yalnızca varoluşsal sancılar çeken, hiçbir dünyevi derdi olmayan bir karakter yaratmak kolay ancak ütopiktir. Yalnız fedailere değil okura da Sabbah'ın kusursuz olduğu kitap boyu dikte ediliyor. Sabbah'ın İbn-i Tahir'e "gerçek varsayılanları anlattığı, yani amacının ulvi olmadığını" okuduğunuz bölümde söylediklerimin doğruluk payı anlaşılacaktır. Gören gözler için ne ibretler vardır. Gelgelelim kitabın ideolojisine... Hiçbir şey gerçek değil. Her şey mübah! Etrafınızda gördüğünüz her şeyin bir amacı vardır. Varolmak, amaçsızlığa zıt ele alınabildiği için "Tanrı neden yarattı?" Sorusu bizi tanrının muhtaçlığına iter. Hasan, bu farkındalık içinde kavruldukça bir cevabın olmadığına ve kökü olmayan bir ağacın yapraklarının sahte olduğuna inanır. Geçici olmayan bir şey bulamaz. Fikirler, statüler, isimler, hikayeler, peygamberler... Hiçbir şeyin gerçek olmadığını fark ettiğinde her şeyin kontrol edilebileceğini fark eder. Madem hiçbir şey gerçek değil o zaman her şey mübah! Alamut fikri böyle peyda olur. Bazı fikirler açıklanmaya muhtaçtır. Bazı tabloların derdi bakılmak değil görülmektir. Tekrarlayayım; gören gözler için ne ibretler vardır.
Alamut
AlamutJames Boschert · Yurt Kitap Yayın · 20123,191 okunma
Gerçek güzel şeydir. Gelgelelim, bazen öyle acı gelir ki ister istemez görmemeye çalışırsın....
Her insanın huyu başkadır. Bir insan kendini tanırsa sorun kalmaz. Gelgelelim, bir an geliyor ki ipin ucunu kaçırıyorsunuz....
Kuşkusuz pazar ekonomisi, artık kimsenin, özellikle de eski komünist ülkelerin geri dönmek istemediği bürokratik ve güdümcü ekonomiye olan üstünlüğünü kanıtladı. Gelgelelim, tek modele dönüşen kapitalizm, toplumsal bilançosu konusunda kendisini sürekli eleştiren, işçi hakları ve eşitsizlikler konularında dürtükleyen, yararlı, büyük olasılıkla yeri doldurulamaz bir rakibini yitirmiş oldu. Sözü geçen bu haklara, komünist ülkelerde kapitalist ülkelerin çoğundan daha az saygı gösterilse de, sendikalar daha sıkı biçimde susturulsa da, tehlikeli nomenklatura sistemi eşitlik ilkesine yapılan göndermelerin hepsini yalancı çıkarsa da, sırf o itiraz olgusu, o saldırılar, o retorik, her toplumun içindeki ve dünya ölçeğindeki o aralıksız baskı, kapitalizmi daha toplumsal, daha az eşitsizlikçi, işçilere ve onların temsilcilerine karşı daha dikkatli olmak durumunda bırakıyordu; etik planda, siyasal planda, hatta, sonuçta, pazar ekonomisinin etkili ve akılcı yönetimi için zorunlu bir düzelticiydi bu da. Bu düzelticiden yoksun kalan sistem hızla yozlaştı, tıpkı artık budanmadığından yabani haline dönen bir çalı gibi. Sistemin parayla ve para kazanma tarzıyla olan ilişkisi edebe aykırı bir hal aldı.
Reklam
Yasak aşk oyunlarında kazandığı tecrübelerin gerçekten gıpta edilecek türden olduğunu biliyordu sanki. Gelgelelim, Robert South'un deyişiyle. «Kendi mahvolmuşluğuna tutkun» olmaktan o denli uzaktı ki, kendini kaptırdığı bu bir anlık aldanış şimşek kadar çabuk gelip geçiveriyor, hemen ardından, bu geçici zayıflığıyla alay etmek istercesine, buz gibi soğuk, katı mantık geliyordu.
Sayfa 122 - Amaç Temel Yayınları, 1987. Çeviri:Suna Güler
Gelgelelim ilk gençliğin yaşamın anlamının değil, bütünüyle çeşitliliğinin peşinde olduğunu unutuyordu tabii.
Felsefe gereklidir efendim; hele çağımızda çok gereklidir, gelgelelim günlük yaşamda pek önemsemiyor.
şimendifer işçileri anlattyor (yıl 1925)
biz şimdi hangi hüzünden aktıktı ve hangi nehirden devredildik, söyle! de ki kalbimizi yorgun kömüre vurup savuran gene biz mi olacağız? de ki acımız, ekmeğimiz, zaferlerimiz de ki böyle böyle
Reklam
Ölümsüzlerle ölümlülerin karışması iyi sonuçlar ver­mezdi: ateşle balçık ilişkisine benzerdi, gelgelelim kazanan ateşti hep.
Gelgelelim belli başlı olaylar yaşandıktan ve olup biten­ ler eski tantanasını yitirdikten sonra arkandan gülenlerin çok oldugunu anladım - nasıl da dalga geçiyor, hakkımda fıkralar anlatıyorlardı, kimi hoş kimi pis fıkralar; beni bir masala dönüştürmüşlerdi, hatta masallara, ama bunlar işitmek istemeyecegım türden masallardı. Kendi hakkında ileri geri konuşulan lafların bütün dünyayı dolaştığı bir ka­dın ne yapabilir ? Kendini savunmaya kalkarsa suçlu durumuna düşer. Ben de bu nedenle biraz daha bekledim. Şimdi herkesin solugu tükendigine göre, artık masal anlatma sırası bende. Bunu kendime borçluyum
"İyi etki diye bir şey yoktur Bay Gray. Etki, özünde tümden gayriahlakidir;bilimsel olarak da böyledir." "Neden?" "Çünkü bir insanı etkilemek ona kendi ruhunu vermektir. Etkilenen kişi artık kendi fikirleriyle düşünemez, kendi tutkularıyla yanıp tutuşamaz hale gelir. Sahip olduğu erdemler bile gerçek değildir artık. Günahları bile ödünçtür, günah diye bir şey varsa tabii. Artık bir başkasının müziğindeki bir yankıdan, kendisi için yazılmamış bir rolü oynayan bir oyuncudan ibarettir. Oysa yaşamın amacı kendi kendini geliştirmek, tekâmül etmektir. Dünyaya gelme sebebimiz özümüzün farkına varmaktır. Bugünlerde insanlar kendilerinden korkar oldu. Görevlerin en ulvisini, kendilerine karşı olanı unuttular. Hayırseverler Hayırsever olmasına, açları doyurup yoksulları giydiriyorlar. Gelgelelim kendileri çırılçıplak, ruhları açlıktan kıvranıyor. Cesaret denilen şey insanlığı çoktan terk etmiş. Belki de hiç cesur olmadık. Ahlakın temelindeki toplum korkusu, dinin sırrı ise Tanrı korkusu: İşte bizi yöneten iki şey. Yine de..."
İstek(will), bir …’den yoksun olma ve ona sahip olamamanın ifadesidir. A, istek duyar B’ye karşı, çünkü B’de olan A’da yoktur. Sizde olan bir şeyi isteyemezsiniz, ancak ve ancak başkasında olan veya başkasında olduğu düşünülen şey istenebilir. Tıpkı aşk gibi.. Aşkın, arzu ve istekle bu derece ilişkili olması tesadüfle açıklanamaz. Aşk, Platon’un Şölen diyalogunda aktardığı üzre, eksik olanın tamamlanma isteğine karşılık gelir. Bir elmanın yarısı olan, çaresiz ve eksik olan varlık, ötekini de elmanın öteki yarısı olarak görür. Demek ki istek bize şunu der:” Ben eksiğim ve seni istiyorum; sende olan şeyden yoksunum, bu yüzden aradığım şey sende olmalı.” İşin en acı yanı ise, eksikliği çeken kişi, tamamlanma arayışının ötekinde olduğunu düşünmesidir. Çünkü öteki de aynı biçimde karşıdaki kişide eksik olan parçayı arar. Bunlar bazen çakıştığı gibi bazen de uyumlu bir yanılsamanın paylaşımı olarak anlam bulur. Aşk, karşılıklı bir yanılsama halinin, mevcut olmayan eksiklik söyleminin iki kişide de tamamlanmamasıdır. Ortada bir yokluk varsa ona istediğimiz kadar varlık atfedelim onu var kılamayız. Spinoza, Ethika adlı eserinin “Tanrı” bölümünde, Tanrı’nın isteğe/arzuya sahip olmadığını belirtir. Çünkü istek, kendinde olmayanı istemektir; özcesi bir eksiklik tamamlanmak istenir. Nitekim mutlak/bütün olan yani tam olan bir varlık istek duyamaz. İsteğin anlamı da iradedir. O halde Tanrı veya insan irade sahibi de değildir. Gelgelelim özgür de değildir.
Gelgelelim, seksin tek meselesi orgazm değildir. Orgazma takılarsanız başka birçok şeyden mahrum kalırsınız: mesela birine dokunma ve dokunulma hissini, muzip yükselişleri ve beklenmedik inişleriyle tahrik olma trenine binme deneyimini, bedensel yakınlaşmanın rahatlatıcı keyfini. İşini bilen âşıklar orgazm olmadan da çok iyi seks yapıldığını bilirler.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.