Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Daniel Defoe
"Bir gemi görme umuduyla küçük dağın tepesine çıkıp denizi izlemeden duramıyordum; ardından çok uzaklarda bir yelkenli gördüğümü hayal edip bu umutla kendimi avutuyor, adeta kör oluncaya dek gözümü kırpmadan uzunca bir süre baktıktan sonra onu gözden yitirince oturup çocuk gibi ağlıyor, kendi aptallığım yüzünden ıstırabımı daha da artırıyordum." -Robinson Crusoe
Haftalardır açık denizdeydi. Bir karavelada. Hayatında ilk defa gemi seyahati yapıyordu. Bunca zaman tuzlu yel soluyup, mavinin envai çeşit tonuna baktıktan sonra ufukta kara görmek zihninde tuhaf bir tesir bırakacaktı-bilhassa böyle sisli puslu bir günde. İleriye, denizle sahilin buluştuğu çizgiye baktı. O an İstanbul'a varıyor mu yoksa İstanbul'dan kaçıyor mu anlayamadı. Seyrettikçe toprak, deryanın devamıymış gibi göründü. Dalgaların tepesine kondurulmuş, her daim kabarıp çalkalanan, insanın başını döndüren bir yerdi bu. Katı değil, sıvı bir şehir. İstanbul'a dair ilk izlenimi böyleydi ve bunu henüz bilmese de burada bir ömür geçirdikten sonra dahi bu kanısı değişmeyecekti.
Reklam
Aga beee :D
Küçük bir dağın üstüne çıkıp belki bir gemi görürüm umuduyla denizi gözetlemekten kendimi alıkoyamıyordum; derken uzaklarda bir yelken gördüğümü hayal ederek kendimi bunun umuduyla avutuyor ve âdeta kör oluncaya kadar hiç durmadan ardından baktıktan sonra görüntüyü yavaşça yitirdiğimde oturup küçük bir çocuk gibi ağlayarak aptallığım yüzünden üzüntümü daha da artırıyordum.
Sayfa 73 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Bir gemi görme umuduyla küçük dağın tepesine çıkıp denizi izlemeden duramıyordum; ardından çok uzaklarda bir yelkenli gördüğümü hayal edip bu umutla kendimi avutuyor, adeta kör oluncaya dek gözümü kırpmadan uzunca bir süre baktıktan sonra onu gözden yitirince oturup çocuk gibi ağlıyor, kendi aptallığım yüzünden ıstırabımı daha da artırıyordum." -Robinson Crusoe
Rolfe bir an gözlerini dikip baktı. “Bir daha topraklarıma ayak basarsan bunu hayatınla ödersin.” Bir an sustuktan sonra homurdandı, “Tanrılar Arobynn’in yardımcısı olsun.” Kalemi eline aldı. “Başka bir arzun var mı?” Celaena Rolfe’u bıraktı ama hançeri elinden bırakmadı. “Ah evet,” dedi. “Bir gemi iyi olurdu doğrusu.” Rolfe ters ters baktıktan sonra kâğıtları Celaena’ın elinden aldı.
Olağanüstü Kasvetli Topraklar...
Sabah olduğunda Pasifik'in açık sularına doğru yola koyulduk ... Sir John Narborough (İngiliz deniz komutanı, 1640-1688) bu kısımlardan birine "olağanüstü kasvetli topraklar" olduğu için South Desolation (Güney kasveti) adını vermiştir ve bu yer, bu adı tümüyle hak eder. ... ilerideki kuzey suları öyle dalgalıydı ki, oraya Samanyolu adı veriliyordu. Bu yakaya bir kez bakması, denizci olmayan bir insana gemi enkazlarını, tehlikeleri ve ölümü düşündürmeye yeter; biz de bu yere baktıktan sonra, Tierra del Fuego'ya sonsuza dek veda ettik...
Reklam
Okula uzun uzun baktıktan sonra dürbünü yine göle çevirdi. Değişen bir şey yoktu orada. Beyaz Gemi hala görünmüyordu. Göle sırtını döndü, dürbünü bir kenara koydu ve bu defa çıplak gözle yamacın aşağılarını seyre daldı. Dağın hemen dibinde, gümüş dere vadi boyunca gürül gürül akıyordu.30
Haftalardır açık denizdeydi. Bir karavelada. Hayatında ilk defa gemi seyahati yapıyordu. Bunca zaman tuzlu yel soluyup, mavinin envai çeşit tonuna baktıktan sonra ufukta kara görmek zihninde tuhaf bir tesir bırakacaktı - bilhassa böyle sisli puslu bir günde. İleriye, denizin sahille buluştuğu çizgiye baktı. O an İstanbul'a varıyor mu, yoksa İstanbul'dan kaçıyor mu anlayamadı. Seyrettikçe toprak, deryanın devamıymış gibi göründü. Dalgaların tepesine kondurulmuş, her daim kabarıp çalkalanan, insanın başını döndüren bir yerdi bu. Katı değil, sıvı bir şehir. İstanbul'a dair ilk izlenimi böyleydi ve bunu henüz bilmese de burada bir ömür geçirdikten sonra dahi bu kanısı değişmeyecekti
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.