Julian Barnes'i ilk kez okuyorum ve bu kitabı okuyunca Türkçe'ye çevrilmiş tüm kitaplarını okuma kararı aldım. Bir Son Duygusu 2011 yılında Man Booker Ödülü almış. Toplam 159 sayfalık kısa bir kitap gibi görünebilir. Fakat içeriği dolu dolu olan ve de kolay okunamayan bir kitap. Felsefi sorgulamaları kitabı daha çok sevmemi sağladı. "Geçmişte yaşadıklarımızı ne kadar doğru hatırlıyoruz? Yoksa hatırlamak istediğimiz şekilde mi kurguluyoruz. Ya da geçmişi yeniden mi inşa ediyoruz? Bunu hem kendi geçmişimize hem de çevremizdeki insanların geçmişine yapıyoruz belki de." Bu sorgulamaları inanılmaz sevdim ve keyifle okudum. Kitabın gençlik ve yaşlılıkla ilgili sorgulamaları da güzeldi. Aklima gelmişken kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm gençlik diğeri ise yaşlılık dönemi. Kitabımızın kahramanının gençlik döneminde yazmış olduğu bir mektup, yaşlılık döneminde karşısına çıkınca kendini yeniden sorgulamasına ve geçmişinin hiç de hatırladığı gibi olmadığını anlamasına neden oluyor. Felsefi roman seviyorsanız bu kitabı size önerebilirim.
Ardında güzel tat bırakan kitap. Doktor beyin çocukluk ve gençlik dönemi anılarımdan oluşmuş bir derleme gibi. Bir tarih sıralaması yok daha çok konu konu bölünmüş. Gayet sade, anlaşılır bir dili var. Okuyucuyu boğmayan sosyal mesajlar içeriyor. Daha çok orta ve ortanın soluna hitap eden bir kitap.
2020 de en sevdiğim kitaplar görüşlerine değer verdiğim kişilerin otobiyografilerini okumak oldu. Tarihe Tanıklığım' da da bunlardan biri.
Tarihe Tanıklığım bilge kral Aliya Izzetbegoviç'in girişte bulunan yazısında da dediği gibi hayatının bir kısmından oluşmakta. Ve yine kendi tabiriyle tarihlerinin zor bir dönemindeki kendi doğrularını
Tanrıdan Asla Ümit Kesilmez!
Intro: open.spotify.com/track/125dsQATy...
Merhaba 1K okuyucuları, uzun zaman oldu okuduğum kitaplardan birine karalama yapalı. Ben yazdığım ve kendi tabirim ile “karalama” diyerek nitelendirdiğim bu yazılara “inceleme” damgası koyamıyorum. İnceleme yazısı yazmayı bilmiyorum, genel olarak kitabı
Birinci Dünya Savaşı bitmiş. Ekonomiden toplumsal yaşama her alanda hızlı gelişme gösteren ? bir ülke. Amerika tarihine çılgın yirmiler olarak adını yazdıran bir dönem. Aynı zaman da aynı dönem (1919-1929) Caz Çağı olarak da anılıyor. Yazar, bu tarihlere yitik yıllar adını veriyor. Bir de Amerikan Rüyası meselemiz var. Bu konular hakkında
Stefan Zweig - Kızıl
Stefan Zweig “Kızıl” adlı eserinde Viyana’ya Tıp okumaya gelen Bertold Berger’in bu yabancı şehirde kendi kabul ettirme, varolma çabasını; kendisiyle ve kendi iç dünyasıyla olan savaşın; Berger’in düşünsel, ruhsal ve duygusal durumu ile ev sahibesinin kızının kızıl hastalığına yakalanması ile değişen durumunu kendi anlatım tarzı ve üslubu ile akıcı, sürükleyici ve bir o kadar güzel, içten ve gerçekçi anlatmış ki hayran kalınacak, bir solukta okunabilecek bir eser ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
Eserin arka kapağında da yazdığı gibi Stefan Zweig’in gençlik dönemi yapıtı olan “Kızıl” Zweig’in daha o zamanlar çoktan bir novella üstadı olup çıktığının kanıtı adeta.
** Alıntılar;
“İnsanlarla dolup taşan caddelerde yine yapayalnızlığın acısı...”
.
“...işe yaramamaktan tükeniyorum.”
