Üniversite sıralarında yazdığım küçük bir hikâyenin anısı... :)
ALÂATTİN
Güneş ufukta yükselirken yeryüzü derin bir uykudan uyanmak üzereydi. Kuşlar cıvıl cıvıl şarkılarını söylüyor, insanların hayat karmaşasına tatlı bir ahenk katıyordu. Düzen olması gerektiği gibi ilerliyor, Gök Kubbe heybetiyle insanların karşısına çıkmaya hazırlanıyordu. Zaman hızlıca akıyor, küçük evlerin küçük yaşantıları, küçük bir
“Çok ihtiyarladığını hissediyordu; kaygısız, kayıtsız genç arkadaşlarından asırlarca büyüktü. Geri dönemeyecek kadar çok yol almıştı. Arkadaşlarının, bir zamanlar onun da benimsediği yaşam tarzı artık tatsızdı. Hayal kırıklığı içindeydi. Her şeye yabancılaşmıştı. Tıpkı bira gibi, eski arkadaşları da ona pek ham geliyordu. Çok uzaklara düşmüştü. Onlarla arasında binlerce kitaplık mesafe vardı. Kendini sürgün etmişti. Zihninin geniş âleminde, geriye dönüşü olmayan noktalara seyahat etmişti.”
Yenidünya” diye anılan bu topraklar, 1584 yılında İngilizlerce zapt olunmuş ve değişik zamanlarda bazı kumpanyalara ve nüfuzlu kimselere kiralanmış, satılmış veya devir olunmuştu.
İngiltere’deki mezhep anlaşmazlıkları yüzünden krallığın zulmüne uğrayanlar, ana yurtlarından bu yenidünyaya göçüp kurtulmayı göze almışlardı. Ayrıca Avrupa’nın başka
Canlı moleküllerinin cansız süreçlerle üreyebilmesi.
Evrim karşıtlarının ileri sürdükleri safsatalara bilimsel olarak açıklama getirilmiş. Özellikle Canlı moleküllerinin cansız süreçlerle üreyebilmesi başlığı dikkatli okunması gereken bir bölüm. Bu başlığı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Canlı moleküllerinin cansız süreçlerle üreyebilmesi:
Canlıların karmaşık yapıları ve cansızlardan kolayca