Hayatı çözebilecek olsaydım, işte bunu bilmek isterdim, mutluluğun sırrını. Ama anlık, gelip geçen, güneş karşısında kar tanesi gibi eriyip giden mutlulukların değil, gerçek mutluluğun sırrını bilmek isterdim. Gece gündüz bütün insanlık olarak aradığımız, var olduğunu içten içe sezdiğimiz ama bir türlü bulamadığımız mutluluğun.
Anlaşılan insanoğlu önce evrenin gerçek doğasını anlamış. Ama sonra peşini bırakmış ve unutmuştu.
Reklam
Çin'in bir köyünde yaşlı bir adam varmış. Çok fakir... Ama imparator bile onu kıskanırmış. Adamın öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki... İmparator bu beyaz at için ihtiyara önemli bir para teklif etmiş, ama adam atı satmaya yanaşmamış. 'Bu benim için yalnızca bir at değil. Bir dost. İnsan dostunu satar mı?' demiş. Ama bir sabah kalkmış
"Barış'ı tanıdığım yerde ne çiçekler vardı, ne de başı bulutlarda bir çınar. simitçinin gevrek sesi bile giremezdi oraya. taş avluya yalnızca kuşlar konardı bazen. adının anlamı dünyayı kucaklasa, taşta büyümezdi Barış. ... kuş kanadına binip çayırlara gitmeyi öğretti Barış bana, düşle gerçek onun o yarım sözcüklerinde öylesine içiçe geçerdi ki, dünyanın çirkinlikleri bir bulut gibi kayıp giderdi minik göğümüzde. küçücük avluda hayali uçurtmalar uçurmayı işte öyle öğrendim Barış'tan.."
"Kalbin en derinlerinden çıkan cevaplar kayıp ruhların özgürlük biletidir."
"Aslında 'gerçek' dediğimiz şeyler de inanılmaz değil mi zaten? Ayaklarımızın altında durup duran Dünya'nın, esasında bir uçağın süratinden onlarca kat daha hızlı dönmesi örneğin...
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.