Kapı çaldı. Açan, dışarıda duranı görünce evin içlerinde arka odadaki tutsağın konuğu olduğunu anlamıştı. Geriye karanlık koridorun ucuna doğru yöneldi geleni girişte bekletirken. Şöyle seslendi: “Bir sevişmeciniz var!” “Sevişmecin gelmiş!” *Avaz avaz gülüyorum *Bir avazı yerde bir avazı gökte gülüyor! *Kayıp ama gerçek! *Çocuklar tılsımlı bozuşturuculardır. *Kadırgalar yokuşundan inerek geldim. Dev hanım beni gülünüze alır mısınız?
Sayfa 133Kitabı okudu
"Yalanla hikâye arasında da birtakım ayrılıklar vardır. Hikâye, söyleyenin olduğu kadar dinleyenin de yararına , gerçeğin tuzaklarını kullanır, gerçek kılığına bürünmüştür . Hikâyede ne kazanç vardır ne de kayıp. Yalan ise , bir şey elde etmek ya da bir şeylerden kurtulmak için başvurulan bir araçtır."
Reklam
Belirsizlikle uğraşan çağdaş sinemacılar arasında en seçkin ve anlaşılmaz olan yönetmen David Lynch'tir. Mullholland Çıkmazı'nda (Mullholland Drive/2001) kasıtlı olarak yanlış yönlendirici ipuçlarıyla kabusvari, neşeli ve rahatsız edici öğeler öyle tuhaf bir yolla harmanlanmıştır ki, finalde bile filmin gerçek çekirdeğinin ne olduğundan emin olamayız. Aslında on iki bölümlük bir televizyon dizisi olarak planlanmış filmin son bölümü, ortaya konan fragmanların olası potansiyel versiyonlarından biridir. Müzmin bir spekülatör olan Lynch, her bölü­mü bilmecemsi yanlarını korumayı seçmiştir: Bunlar gerçek mi yoksa fantazi sahneleri mi, rüya mı yoksa hayal gücü mü­dür? Yoksa hepimiz kadın kahramanın hafıza kaybının kurbanları mıyız ve / veya kayıp parçalar nedeniyle bilinmeyen bir boşluğa mı düştük? Hangi "kart"ın entrikanın bir parçası oldu­ğunu ve düzensizliğin oyun için ne derece özsel olduğunu asla bilemeyiz. Bakış açısındaki (kimin bakışı, hangi açıyı izliyoruz?) sürekli değişim kaçınılmaz olarak, içinde yalnızca ıstı­raplı korkunun kalıcı olduğu, yarı ciddi, ironik ve tepe taklak olmuş bir melodrama yol açar. Lynch'e göre bu korku, fazlasıyla rasyonel bir evrenin parçalara ayrılmasının kötücül (ya da yalnızca neşeli) macerasıdır.
"Ve Bilbo ne kadarını biliyordu?" ( Âli Yüzük )
"Bilbo sana anlattığından fazlasını bilmiyordu, eminim," dedi Gandalf. "Bir tehlike içereceğini bildiği bir şeyi sana aktarmazdı kesinlikle, sana göz kulak olacağım konusunda ona söz vermiş olsam da. O yüzüğün çok güzel ve ihtiyaç anında çok işe yarar olduğunu düşünüyordu; gariplikleri, terslikleri de kendisine yoruyordu.
Dediler ki Kur'an, "ka-re-e" (okunan) kökünden değil; "ka-re-ne"(komşu/yoldaş) kökünden türemiştir. Amaç Kur'an'ın "okumak" değil; "yanında bulundurmak", "kendine yapıştırmak" anlamına geldiğini ifade etmek. Derler ki: Bir kimse sadece Bismillah'ın "B" sinde saklı
Hanımlara duyurulur
Ama bu zıt tecrübelerin çelişkisi onları çılgına çevirmektedir, çünkü şüphenin yarattığı kısırdöngü içinde sıkışmışlardır. Kendi gerçeklerine inanamazlar, ne uysal ne de asi olabildiklerinden, diğer insanlarla da iletişim kuramazlar. Gerçek kayıp kişiler, işte bu erkeklerdir. Öfkeleri yıkıcılık nöbetleri, hatta ölümcül sonuçlarla açığa çıkar. Ama, kendi gerçek duygularına hâlâ sahiplerse, gerçek anlamda kötü değil, sadece tamamiyle umutsuzdurlar. Kendimizi korumamız gereken gerçek kötüler, erkeklik efsanesinin bir yalan değil de gerçek olduğunu ileri sürenlerdir.
Sayfa 118 - Çitlembik YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Tarih boyunca duyguların kutsanması çoğu zaman -çok da haklı olarak- kınanmış, yerilmiştir. İnsanoğlu, kendi­sinden daha güçlü olan arzu ve duygulara karşı içgüdüsel bir korku beslemiş, bunların kendisinden daha az gelişmiş yaşam biçimleriyle aralarındaki ortak özellik olduğunun bilincinde olmuştur. Oysa Dorian Gray'e duyguların gerçek doğası hiçbir zaman tam olarak anlaşılamamış gibi geliyor­ du; duygular, güzellik içgüdüsünün karakterize ettiği yeni bir ruhaniliğin bileşeni olarak kabul edilmek yerine vahşi ve hayvani addedilmiş, aç bırakarak itaate zorlanmış ya da acı çektirerek öldürülmek istenmişti. Dorian Gray insanlığın ta­rih boyunca gelişimine bakınca bir tür kayıp duygusuna ka­pılıyordu. İnsanoğlu nelerden vazgeçmişti! Hem de ne kadar değmeyecek şeyler uğruna! Bu tarih, türlü türlü çılgınca ka­sıtlı retler, canavarca kendi kendine işkence etmeler ve kendi kendini inkarlarla doluydu; tüm bunların kökeninde korku vardı, sonuçsa cehaletin bedeli olarak insanın kaçmaya ça­lıştığı yozlaşmanın çok daha beterine mahkfun olmasıydı. O muhteşem çelişkileriyle Doğa, münzevileri çölde yabani hayvanları avlamak zorunda bırakmış, keşişlereyse yarenlik etsinler diye tarladaki hayvanları vermişti.”
Sayfa 150Kitabı okudu
Anlaşılan insanoğlu önce evrenin gerçek doğasını anlamış. Ama sonra peşini bırakmış ve unutmuştu.
-unutma ki sana ait olan hiçbir şeyi kaybetmezsin. Bazen de irili ufaklı kayıplar verdiğini düşünebilirsin ancak kaybettiğini sandığın hiç kimse, hiçbir şey kayıp değildir. Ne siyahtır ne de beyaz, bir renk cümbüşüdür gerçek aşk. Fırça kullanmadan yaşamı rengârenk bir gökkuşağına çevirebilme sanatıdır. Notaların olmadan kendi müziğini besteleyebilmektir, yaşamı dansa kaldırmaktır. Zorlamak değil buluşmaktır. Ulaşmak değil yolda olmaktır. Sana ayna olacak şeyi bulmaktır.Senin olan seni zaten bulacaktır.
Ya Gerçek Kahramanlar? Ruh Adam romanının gerçek olan kahramanlarını Altan Deliorman göstermiş ve uzun uzun tanıtmıştır (2013: 209237). Selim Pusat, Atsız'ın kendisi, Ayşe Pusat da Atsız'ın eşi Bedriye Atsız'dır. Yalnız Ayşe Pusat edebiyat öğretmeni, Bedriye Atsız ise tarih öğretmenidir. Nitekim Atsız'ın edebiyat öğretmeni
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.