Seni seviyorum demekle olmuyor...
"Gerçek güzellik, fiziksel görünüşe bağlı değildir, ancak kalptedir. Gerçek mutluluk, gördüğün şeyde değil, asıl görünmeyen yerdedir. Gerçek sevgi, yapıldığı bilinen şeyde değil, yapıldığı halde bilinmeyen şeydedir..."
Kaldı ki mutluluk nedir? Mutluluğun aşk olduğunu söylüyorlar. Oysa aşk mutluluk getirmez, hiçbir zaman da getirmemiştir. Tam tersine, sürekli bir kaygı durumudur aşk, bir savaş meydanıdır; kendi kendimize sürekli olarak acaba doğru mu yapıyorum diye sorduğumuz uykusuz gecelerdir. Gerçek aşk, vecd ile ıstıraptan oluşur...
Portobello Cadısı
Portobello Cadısı
Reklam
Benden sonra olacakları söyleyeyim sana
evet belki bir gün birini seversin sevebilirsin hakkındır onunla da aynı hayalleri kurabilirsin hatta gerçekleştirebilirsin ona da hediyeler alırsın mutlu edersin günaydın mesajları atarsın Onu da en az beni sevdiğin kadar seversin Onunla da kavga edersin özür dilersin çok mutlu olabilirsiniz ama sana bilmediğin bir gerçek söyleyeyim mi mutluluk uzun sürmüyor belki defalarca kavga edip ayrılacaksınız ve sen artık bu durumdan sıkılacaksın beni onunla karşılaştırmaya başlayacaksın o böyle yapmazdı diyeceksin yavaş yavaş soğuduğunu fark edeceksin eskiden aklına gelmeyen ben her gün aklını kemiriyor olacam yavaş yavaş pişman olacaksın beni özlemeye başlayacaksın ve bir şey daha söyleyeyim mi birini yeniden tanımaya sevmeye hiç gerek olmadığının farkına varacaksın beni arayacaksın... Fakat bulamayacaksın...!
Mutluluk
Aldıklarımızın değil, verdiklerimizin üzerine inşa edilen bir hayat gerçek mutluluğu getirir. 🪶
Robin Sharma
Robin Sharma
Bıraktığın o gece güneş bir daha doğmadı yıldızlar eskisi gibi geceye şarkılar söylemedi Bıraktığın o gece mutluluk kuyusunda su bitti yaşama sevinci kurudu bıraktığın o gece umut saati durdu
Zaman şüpheler ve vehimlerle doluydu. Kökleri çok derinlere, kadim geçmişe uzanıyor, ne azalıyor, ne çoğalıyordu. Evrenin tamamını kuşatan o güç içerisinde geçmişin, geleceğin veya şimdinin gerçek anlamı neydi? Bilinmezlik içindeki hakikatin yürüttüğü o hükmü bir türlü öğrenmek mümkün olmuyordu. Zaman denilen şey, varlığın tamamını ve insanın tüm hücrelerini kontrol ederek beraberinde sürükleyip götürüyordu, o kadar. Belki bu bir değişim ve dönüşümün kuralıydı. Hatiralar veya hayaller... Zaman hem dost, hem düşmandı. Hem mazlum, hem zalim. Aktıkça köpüren bir nehir, durdukça kuduran bir şehir... Özlem ve sevdanın tuzağı. İyi ile kötünün, iyilik ile kötülüğün yolunu ayıran bir despot. Bazen rahmette zahmet, bazen zahmette rahmet... Hayırda şer, şerde hayır... Bütün bunlar zamanın kalple alâkalı olduğunu da gösteriyordu; mutluluk ile çoğalıyor, keder ile yitip gidiyordu. Bir çizgiydi sanki, sonu yok bir çizgi, başı olmadığı gibi. Ne bir tezgâhta dokunuyor, ne bir rengi var. Allah, insanlara birer parçasını bölüştürüvermiş. Kalbin atışıyla birlikte başlayıp kalbin susmasıyla sona eren bir vehim. Ama aynı zamanda Eflatun'un mağarasındaki gölgeye kimliğini veren cevher.…..
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.