Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ölüm esrarıysa yaşamın gizemini yitirdiyse aşk güneş de gözlerime değmiyorsa artık vazgeçişlerin, gidişlerin zamanıdır adımlarım tutmamış bir asfalta iz bırakıyor vedasızım, izim yok gökyüzünde tüm yıldızları sana adadım o hayalperest kız yok artık yanlışlandı her noktadan realite içinde bir buhrandayım bir gerçeklik yalan olmasını dilediğim dilediğim ama sonunda kabullendiğim gelmeyişin, gidemeyişim, vazgeçemeyişim korkaklığımın yansıması sendeki aynalar imkansız olasılıkta artık isteklerim önerme kalıbı oluşturmuyor söylediklerim ben bir çelişkiden ibaretim. tanur.
Persona — 1966 yılı yapımı | Director: Ingmar Bergman
"Benim anlamadığımı mı sanıyorsun? Var olmak denilen o umutsuz düşü… Olur gibi görünmek değil, var olmak. Her an bilinçli, tetikte… Aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma... Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık… Ele geçirilmek, eksiltilmek ve hatta belki de yok edilmek… Her kelime yalan… Her jest sahte… Her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi… İntihar etmek? Hayır. Fazlasıyla iğrenç… İnsan yapamaz ama hareketsiz kalabilir, susabilir. Hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip, içine dönebilir. O zaman rol yapmaya gerek kalmaz, bir kaç farklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere. Böyle olduğuna inanır insan. Ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlam değil. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun. Kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin yoksa yalan mısın demiyor. Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir. Belki orada bile değil. Seni anlıyorum Elisabeth, susmanı anlıyorum. Hareket etmemeni anlıyorum. İsteksizliğini fantastik bir sisteme bağlamışsın. Anlıyor ve hayranlık duyuyorum. Bitene kadar bu oyunu oynamalısın. Ancak o zaman bırakabilirsin. Tıpkı diğer rollerini bıraktığın gibi bunu da yavaş yavaş bırakırsın.” Photography: "Persona" filminden bir kare.
Reklam
her seyle dalga gectigim icin gerceklik algimi yitirdim her sey komik ve onemsiz geliyor.
Dünyada ne kadar yaşanmışlık varsa her biri kendilerine mahsus birer zaman dilimini işgal eden farklı anılar olmaktan çıkar ve tek bir ana ziplenir. Geri dönmek zorlaşır ama orada kalamayacağını da besbellidir. içinden çıkılamaz hallere sürüklenir, kaybolur, çaresiz kalırsın. yine de kuvvetini mahkumiyetinden ve istikrarla kendisini sana dayatmasından alan bir hayali sarsılmaz bir gerçeklik sanısıyla yaşamaktan evladır hepsi.
Gökyüzünün karanlık perdeleri ardında, yıldızlar sessizce parlıyor, ruhumun derinliklerinden yükselen sancılı bir feryatla birlikte kelimelerin dansı başlıyor. Sözcüklerin mürekkebiyle işlenmiş acı dolu bir melodiyi dile getiren kırık dökük cümleler, yüreğimin çırpınışlarına eşlik ediyor. Gözlerim, sadece dışarıdaki dünyayı değil, iç dünyamın
Kişi bir hikayenin içinde yaşayacak, hayali bir dünyanın içinde yaşayacak kadar şanslıysa, bu dünyanın acıları yok olur. Çünkü hikaye devam ettiği sürece gerçeklik artık mevcut değildir..👌 PAUL AUSTER
Reklam
Derim ki aylardan temmuz Geceyle gündüzün beynimde karıştığı bir vakit Tavana bakıp düşünüyorum ölümü, ölmeyi. Ölüm gibi bir gerçeklik varsa eğer bu hayatta O halde neden herşeyi erteliyoruz ki biz Madem ki belli bir son var, o halde neden hala bekliyorum. Rabbimizin istediği bir kul olmak için neyi bekliyoruz ? 1807220227
Bu kadar gerçeklik insanın içini bulandırıyor..
Mırıldandıklarım
Mırıldandıklarım
masumlar ne anlatır yüzlerinde? cennet, neyi yitirdikten sonra aramaya başladığımız şeydir? içimizdeki boşluktan başka nedir ki ölüm? bu boşlukla nereye dek gidilebilir?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.