Ne olur, bana söyleme! Aman ha, söyleme! Demokrasi adına
halk dalkavukluğundan bıktım usandım artık! Bütün kurumlarıyla
işlemeyen bir demokrasi neden kutsal inek olsun? Şöyle
söyleyeyim, düşün bak, eğer basın bir tekeller basınıysa, işbirlikçiyse
ve sen bu basına karşı çıkıyorsun, demokrasi var
diye, böyle bir basının özgürlüğünü nasıl savunursun? Çayırtepe
Karakolu'nda senin başına gelenleri askerlere yükleyip,
rahatlayacak kadar safdil olamazsın, dökülen her damla kandan
başta Demirel, Ecevit, Türkeş, Erbakan, o dönemin bütün
sivil siyasileri sorumludur! Bir başbakanın icrası, on yedi yaşında
bir çocuğun boynuna geçirilen iple sonuçlanıyorsa, o
adam hiçbir şey yapamıyorsa, intihar etmesi gerekli değil midir?
Yok, böyle gergedan derisi yüzsüzlüğü! Hıyanet özgürlüğü
diye bir şey olamaz. Diyorum ya, çıkarcı'bir değerlendirmeyle
SHP açısından baktığım zaman da anlamıyorum! Şöyle ya da
böyle temizlenmiş bir siyasal arena var. Neden tertemiz başlayamayasınız?
Neden gidip yine o adamların popolarına giresiniz?
Neden pisliğe bulaşmamış kadrolara şans tanımazsınız?
Bu 'asr-ı saadet' yutturmacası nereden çıkıyor?
Çokluğuna güvenen yanlışlık. Bir suçu, daha büyük bir suçla hafifleten tükeniş. Kendinden korkan öfke. Kan ter uykulara yastık olan taş. Ey başkasının bahçesindeki gergedan. Bir halkın türküsünü odalarda boğacağını sanan sağırlık.
"İnsan doğası gereği, yani insan olduğu için, korku korkmaktan kurtulmak ister. Korkudan korkuya karşı en kolaycı savunma yöntemi de, o korkuyu yaratan egemen güçlerle uyum sağlamaktır, otoritelere boyun eğmektir, tabulara baş eğmektir ve baskıcı güçlerle özdeşleşmektir. Böylece insanlar kendileri hiç ayrımsamadan teslim alınmış, köleleştirilmiş, aptallaştırılmış olurlar. İşte bugünkü eğitim ve öğretim yöntemleriyle okullarda ve üniversitelerde yapılmak istenen de budur." ("İnşallah Kurt Değildir" - Aziz Nesin / Bilar Bilim Merkezinin Açılış Konuşması, Gergedan, Ekim 1987)
Bir 6:45 yapımı daha.
Bir sayfa resim ve bir sayfa yazı şeklinde onbeş dakikalık farklı bir bakış açısı. Bu eserlerin en kötü yanı da aslında doyurucu olmaması. Gregor, rakıyı kovadan içerken onu seyretme isteği geliyor insana. Hangi gergedan kovadan içer ki rakıyı?
"Ölüm kucağımdaydı. Saçını okşuyordum.
Syd Barrett zaten ölmüştü.
Gregor kıpırdamıyordu."
GregorDevrim Altıkulaç · Altıkırkbeş Basın Yayın · 201131 okunma
"siz henüz gergedan olmadıysanız, acı çekiyorsunuz demektir. Çünkü bu ülkede olup bitenlerden acı çekenler, ekranlarda ki yozlaşmaya akıl erdiremeyenler, hileyi, yalanı, çürümeyi, tezgahı içlerine sindiremeyenler, ayakların nasıl baş yapıldığını anlayamayanlar gergedan olmayan, normal insanlardır. Gergedanlar bunların hiçbirine aldırmıyor. Sistemde yerlerini almışlar. 'başarılı insan' olmanın keyfini sürüyor ve alıştıkları için hem kendi alınlarındaki, hemde çevrelerindeki boynuzları görmüyorlar. "
“MACBETH
Bir insan neyi göze alabilirse almışım göze.
Gel, yaklaş, kudurmuş Rus ayısı!
Azılı gergedan, cana susamış kaplan!
Böyle görünme de ne olursan ol:
Kılım kıpırdamayacak karşında.”
Yaşamak bitmek bilmeyen bir can çekişmeydi. bir sürü acı vardı, bir sürü haksızlık... İnsanın üstün bir varlık olduğu da koca bir palavradan ibaretti, bu dünyadaki en zavallı, en aciz yaratıklar bizdik. Bir parça sadece küçücük bir parça şansımız olsaydı aslan, kaplan, gergedan ya da bir eşek olarak gelirdik yeryüzüne. Her gün hayatı yeniden öğrenmek zorunda kalmadan, bugün doğru olanın yarın yalan olmadığı bir dünyada, üstümüze yapışan sinekleri bir kuyruk darbesiyle bertaraf ederek yaşar giderdik.
"Olmayacağı varmış olmamış. Olacağı vardıysa kesin olurdu. Ne oldu ki, ne olacak. Olsun. Olacak olan zaten istesen de istemesen de olacaktır. İşte ben de olamıyorum. Nasıl oluyor diye sorarsan onu da bilmiyorum. Bilsem bile olacak olanın önüne geçmezdim, çünkü olduran ben değilim, ben olduranın oldurduğuyum. Anasından süt emerken avlanan bir gergedan yavrusu gibi, ya da başkasının yanan evini uzaktan izleyip çekirdek çitlemek gibi... Ya da karınca yuvaları gibi, uzaktan bakınca aptal küçük deliklerken, yakından bakınca koskocaman bir dünyaya açılması..."