Üzerine günlerce konuşabileceğim bir kitap daha kütüphaneme eklenmiş oldu. Büyüleyici bir hikaye. Ve sanırım en çok eğitim hakkını söke söke bir cehaletin pençesinden çekip almış kadınları etkiler. Çok tanıdık, ama bir o kadar da eşsiz bir hikaye Tara Westover’inki. Afrikan’ın kabilelerinde, orta Asya’nın kırsallarında, uzak doğunun kalbinde, Orta Doğunun göbeğinde dünyanın heryerinde ama her yerinde, cehalet her neredeyse orda görebileceğiniz türden bir yaşam öyküsü. Öncelikle bu eseri daha iyi anlayabilmek için Mormonluk dini üzerine kısa bir araştırma yapmanızı ve İtaatkar çocuklar belgeselini izlemenizi öneririm (keep Sweet:Pray and Obey).
ABD kırsalında, Mormon dinine mensup muhafazakar bir ailede doğan Tara’nın dönüşüm hikayesini ele alıyor eser. Kamu okullarına gitmeyip evden eğitim alması, yüksek öğrenime gitmek için ailesi ile girdiği mücadele, üniversite okurken yaşadığı fikirsel dönüşüm çok etkileyici bir dille aktarılmış yazar tarafından. Tara’nın tek çabası aslında birey olmaktır. Yalnızca çağdaşı olan, hiç içinde yer alamadığı modern dünyaya ait arkadaşları ile aynı çizgiye gelebilmektir. Doğup büyüdüğü kırsalda kendi kendine içindeki ışığı fark eder ve bir yola girer. Fakat girdiği yolda en çok, bağlarını kolay kolay söküp atamayacağı ailesi ile mücadele eder. Bir noktadan sonra kendini hiç bir yere ait hissedemez olur. Gittiği yolun tam ortasındadır. Ne gözlerini hakikate kapatıp karanlığa geri dönebilir ne de günden güne aydınlanan bilincinin gür ışığını kaldırabilir.
Ufkunuzu açacak bu güzel eseri okumanızı tavsiye ederim